Sihir Bakanı'nın Odası

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Cuma Mart 06 2009, 22:01

Sylvia'nın kahkahasına denk bir kahkahadan sonra onu izlemeye devam etti. Ömür boyu böyle sürecekmiş gibi geldi. Ama ne yazık ki bu mümkün değildi. Sylvia'nın gözlerini kapamasıyla kendisi de dışarıda yağan yağmura baktı. Garip şekilde huzur verici bir sesle camları döven yağmuru izlemeyi Sylvia'nın da sevdiğini bilmezdi doğrusu.

"Ne güzel değil mi?"

'Sen daha güzelsin' diyesi geldi; ama ilişkilerinde bu tür şeyleri geçdiğine inanıyordu nedense. Aşkı bitiyor muydu yoksa? Yoo, olduğu yerdeydi işte. Hatta büyüyordu bile.

"Hı-hı..." diye onaylar bir ses çıkardı sadece. "Yağmuru izlerken iyi gelecek en iyi şey nedir biliyor musun?" dedikten sonra biraz bekledi. Gözlerini camdan ayırmıyordu. "Bir bardak kahve." dedi aniden; asasını masanın üzerine doğrultup iki bardak kahve varetti. Birini yerinden doğrulup Sylvia'ya uzattı. Kendi bardağından bir yudum alıp pencereye bakmaya devam etti. Anlaşılan ileriki hayatında hiç sıkılmayacaktı Sylvia'yla beraberken. En kötü havalar bile en mutlu anlarını yaşayabiliyordu.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Cuma Mart 06 2009, 22:19

Yavaşça yağmurun içinde süzülen bir güvercin misali, yağmur soğuğunun buz olmasına aldırmayan gri güneşe karşı uçan kağıt, yine olduğu gibi yavaşça yeni bakanın odasına girdi pencereden. Yazanlar ise şunlardı:

Büyük Patron demiş ki:: Öldüğümü sandın, değilmi James Tommy Parker? Ölmedim, bilmeni istiyorum. Aslında öldüm, Grenouille öldü, evet. Ama mesajım sana da ulaşsın istedim, senin de eski bakan gibi L'azienda taraftarı olmanı istiyorum. Kim olduğuma gelirsen, 40 yaşlarında gösteren, 212 yıllık bir ruhum ben. Ne dersin? Grenouille gibi benim de peşimden koşacak mısın?

Büyük Patron

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Cuma Mart 06 2009, 22:24

Uzatılan fincanı alırken aklına Tommy'le tanıştığı gün geldi. Eğer o gün birileri Sylvia'ya, bugün yaşayacaklarını söyleseler onlara deli olduklarını söyler, edavi görmelerini önerirdi. Ama bugün, o zaman söyleseler asla inanmayacağı şeyleri yaşıyordu işte. Ve neredeyse kusursuz bir güzellikle.

Kahvesini yudumlarken tanıştıkları günü saniyesi saniyesine hatırlamaya çalıştı. Pek zorlanmadı. Tommy'nin kahvesine yaptığı eleştiriyi düşünürken gülmek için kahvesini yudumlamayı kesmek zorunda kaldı.
Gülmesini zar zor durdurabildiğinde gülmesinin nedenini
açıklaması gerektiğini düşündü.

"Tanıştığımız günü hatırlıyor musun?" Hatırladığını biliyordu aslında. "Hani sana kahve yapmıştım." dedi biraz önceki çabalarının karşılığını almış gülmesi sıcak bir gülümsemeye dönüşürken.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Cuma Mart 06 2009, 22:47

Kahvesini yudumlarken pencereden giren mektupla -buradaki mantık hatasını atlayalım lütfen xD- yudumu yarıda kaldı. Sylvia'nın dediklerinin yarıda kalmasınaysa daha çok sinirlenmişti. Neden daha sonra gelmezlerdiki? Hem neden kapıdan getirilmemişti? Aklına Grenouille gelmişti bir an. Ama o ölmüştü. Ondan gelmesi imkansızdı. Başka bir bela mı? Olabilir pekala.

Mektubu okudukça gün boyunca yorgunluktan yarı yarıya kapanmış gözleri hiç olmadığı kadar açılıyordu. Neydi şimdi bu? Bir şaka mı? Dikkat çekmeye çalışan bir aptal mı? Yoksa mektupta yazanlar gerçek miydi? Bütün bunları düşünmeden önce Sylvia'nın gözlerindeki merakı gidermek için mektubu ona uzattı. O okuyana kadar binlerce tahmin yürütmüştü.

Dikkat çekmek için yazılmıştı büyük ihtimalle. Bu tür ruhani şeylere pek inanmazdı. Reenkarnasyonmuş, ruh göçüymüş... Evet evet, bu şımartılmaya ihtiyacı olan bir ruh hastasıydı. Sylvia mektubu okuduktan sonra tekrar alıp arkasına 'Sen de kimsin.' diye bir cevap yazdı. Asasını kağıda doğru sallayıp sahibine geri yolladı.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Cuma Mart 06 2009, 22:59

Odanın hafif aralıkları penceresinden yavaşça içeri süzülen bir kağıtla yarım kaldı konuşmaları. Ne olabileceği hakkında hızlı bir tahmin yürütme çabasına girdi. Aslında bu esrarengiz mektup Tommy'nin işinin ne kadar tehlikeli olabileceğini hatırlattı ona. Gene de ne olduğunu anlamadan korkmamaya çalışmaya karar verdi.

O sırada Tommy mektubu okumuş ve -Sylvia'nın merakını farketmiş olacakki- Sylvia'ya uzatmıştı.

Oldukça düzgün bir el yazısıyla yazılmış mektubu okudu bir çırpıda. Ve biraz önce yürüttüğü tahminlerden hiçbirisinin tutmadığını gördü. Ne anlama geliyordu ki bu?
Bakışlarını mektuptan ayırıp, mektuba cevap yazmakta olan Tommy'e çevirdi. Kağıt havada süzülerek açık pencereden giderken Sylvia sesinde engelleyemediği bir endişleyle konuştu.

"Ne düşünüyorsun?"

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Cuma Mart 06 2009, 23:11

"Manyağın teki." dedi ifadesiz bir suratla. Gözlerini pencereye odaklamıştı. Huzur verici sesi tekrar yakalamaya çalışıyordu. Ama bir türlü beceremedi. İçine müthiş bir merak çökmüştü. Her ne kadar mektupta yazanların saçma olduğunun aşikarlığına inanmış olsa da; merakı bu inancı gölgeliyordu. En sonunda bu konuyla ilgili konuşma ihtiyacı hissetti.

"Bir şaka olabilir -ufak bir ihtimal-. Mektupta açıkça yazanlar gerçek olabilir -bu daha uzak bir ihtimal-. Dikkat çekmek isteyen biri de olabilir. Neyse, sen ne diyordun? Yarım kalmıştı." diyip gülümsedi. Sylvia'ya baktıktan sonra mektubu unutması biraz daha kolaydı.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Cuma Mart 06 2009, 23:18

Anlatmak istediğini bir defasında anlayamayan insanlara gıcık oluyordu, bu bir âşikardı. Kağıt yine yağmura aldırmadan hafifçe ıslanarak gelmiş, ama bu sefer karşılık veren bir yazıyla gelmişti. *Sen de kimsin?* İşte az önceki düşüncelerini haklı çıkaran bir şeydi bu. Hâlâ anlayamamış mıydı yeni bakan kim olduğunu? Vahimdi durum, gidip kendini tanıtması gerekecekti. Asasını eline alıp sıkıca kavradı. Oraya gidip kendini nasıl tanıtacağını düşünüyordu. Ne yapabilirdi? Gerçek kimliğini ortaya çıkarmak istemiyordu herhalde, şimdiden böyle birşeyi göze alamazdı. Neyse ki, bir arşiv gibi olan beyninden ona çok eski bir Biçim Değiştirme büyüsünün ismi geldi. *Shodova Lumos!* Bu büyü, kullananı bir saatliğine bir gölgeye dönüştürmeye yarıyordu. Ama bu büyüyü kullandıktan sonra hiçbir şekilde düello yapılamıyordu, eğer yapılırsa da büyünün etkisi anında kalkıyordu. Arşivden gelen eski büyüyü asasını hafif oynatarak fısıldadı ve bir gölgeye dönüştü, bir saatliğine. Ve o gölge hâliyle hızla yeni bakanın odasına cisimlendi.

Bakana ve müstakbel eşine bakıyordu, mutlu gözüküyorlardı. ama bu Darwin açısından şimdilik önemli değildi. Şimdiki amacı sadece Tommy üzerinde etkisini hissettirebilmekti. Duvardaki gölge hâlli silueti, oturan, düşünceli bir adam gibi gözükmeye başladı. Bu çiftin oturmadığı koltuğun gölgesinde oturuyordu. Çiftin bakışlarını çok kısa bir zaman zarfı içerisinde üzerinde hissetti, ve kafasını çevirdi ikisine karşı.-ki belli oluyordu oturan gölgenin yüz çevirdiği. Ve seslendi:

'' Benim kim olduğumu bilmek mi istiyordun? L'azienda'yı kuran kişi karşında, evet. Neler soracaksın? ''

Yeni bakanın yüzündeki ifadeyi saniyeler içinde hesaplama savaşına girişmişti. Çifte bakmaya devam ediyordu.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Cuma Mart 06 2009, 23:30

Tommy'nin açıklaması onu bir nebze olsun rahatlatmamıştı. Onu korkutan şey gerçek olabilme ihtimali ve bunu Tommy'nin de kabul etmesiydi.
Tehdit dolu bir mektubun onu korkutmaması mümkün olamazdı ama Sylvia artan paniğiyle bastırmaya çalıştığı paranoyalarının ortaya çıktığını hissediyordu.
Neyse ki Tommy'nin konuyu değiştimesi aklınındaki kötü düşüncelerin biraz olsun azalmasına yardımcı olmuştu.
Kendini zorlayıp Tommy'nin sorusuna cevap vermek üzereyken Tommy'nin keskinleşmiş, sert bakışlarını bir noktaya diktiğini farketti. Hemen başını çevirip O'nun baktığı yere baktı. Gördüğü şeyden bir an emin olamadı. Ancak siyah silüet konuştuğunda anladı neyle karşı karşıya olduklarını.

'' Benim kim olduğumu bilmek mi istiyordun? L'azienda'yı kuran kişi karşında, evet. Neler soracaksın? ''

Bakışları bir süre Tommy'le L'azienda''nın kurucusu olduğunu söyleyen siyah silüetin arasında gitti geldi. Tutulduğunu hissediyordu. Hiçbirşey söyleyemeden Tommy'nin cevabını bekledi.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Cuma Mart 06 2009, 23:46

Bir süre hayal gördüğünü düşündü. Simsiyah biri karşısında oturuyor gibi hissetti. Ancak konuştuğunda bunun histen fazlası olduğunu anlayabildi. Önündeki koltukta bir gölge oturuyordu resmen! Sorusuna düşünmeden,kısa bir cevap verdi:

"L'azienda'yı bu şekilde kurdun yani?". Her ihtimale karşın asasını cebinden çıkarıp masanın üzerine koydu. Bu garip şeyin ne yapacağını kestirmek zor gibi geliyordu. Cevap beklerken bir an Sylvia'ya baktı. Silüeti inceliyordu. Tom da aynı şeyi yapmaya koyuldu. Artık dışarıdaki yağmurun sesini duyamıyordu bile.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası C.tesi Mart 07 2009, 00:00

Dalga geçercesine bir cevap, sinir bozmaya çalışan bir bakan. Evet, sinirlenmek istemiyordu. Çünkü Tommy'nin genel taktiklerindendi bu. Suçlularla, ya da savunma anında kullandığı psikolojik bir konuşma taktiği.. Buna kanmayacak kadar zeki idi. Gölge hâlindeki siluetinin yüzündeki alaycı ve çarpık gülümsemesini görmesini istiyordu Tommy'nin, ama mümkün değildi. Sadece bir gölge olarak gözüküyordu. Slyvia'ya bakıyordu. Evet, Tommy'i ifade, mimikler ve jestler ile şu anda asla kızdıramayacağını biliyordu bu hâl içerisindeyken. Slyvia'ya baktı ve:

'' Hâlâ gözümü kamaştırıyorsun. Ama yakışmıyorsun Tommy'e. ''

dedi, sesli gülmesi odadaki gergin havayı gittikçe arttırıyordu. Tommy'ye bakıyordu. Kaskatı kesilen yüzü, sinirli görünüyordu. Yüz hatlarında birbirini kovalayan gerginlik ve sinir, Darwin'e kadar yansımıştı. İlave olarak da bir şaşkınlık vardı Tommy'nin yüzünde, bunun olması normaldi. Çünkü yeni bakan oluşu, büyücedünyadaki karmaşa.. Hepsinin üzerine bir de kendisi gelince, şaşkınlığı artmıştı tabi. Karışık yüz hatlarıyla gerilmiş yüz ifadesine bakarak şunları şöyledi:

'' Evet, ne merak ediyorsun Tommy? İstersen ipucu vereyim. Örgüt Arathorn hariç katillerden oluşmuyor. Her yerde kollarımız var. En küçük bir hareketimizde Hogwarts'ta darbe çıkabilir örneğin. ''

Bilmiyordu, bilmiyordu. İtiraf ederek şaşkınlığa uğratmak da onun taktiği idi..

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası C.tesi Mart 07 2009, 13:17

Gölgenin kendisine bakmakta olduğunu farketmemişti. Doğrusu bunu farketmemek gayet olağandı.

'' Hâlâ gözümü kamaştırıyorsun. Ama yakışmıyorsun Tommy'e. ''

Kendisine bu şekilde hitap edebileceğini düşünmemişti. Bu yüzden olsa gerek şaşırdı. Kısa süre sonra ise şaşkınlık yerini öfkeye bıraktı.

"Senin fikirlerine önem vermediğimin farkındasındır umarım." dedi alaycı ses tonuyla.

Gölgenin konuşmasının geri kalanını dinleyemedi. Buna yüksek ihtimalle bastıramadığı öfkesi neden olmuştu. Soğukkanlılığını kaybetmesi sık yaşadığı birşey değildi. Ama gölgenin gösterdiği cüretkarlığa tepkisiz kalamamıştı.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası C.tesi Mart 07 2009, 13:52

'Garip gölge'nin Sylvia'ya hitap etmesi, Sylvia'nın da ona cevap vermesiyle anlamıştı ki; ters psikoloji yapmaya çalışıyordu bu adam-sesinden erkek olduğu açıktı-. Ama sinirlenmeyecekti. Sylvia sayesinde sinirlerine hakim olmayı öğrenmişti.

"İlişkimiz sizi ilgilendirmiyor Bay... Ah buldum; bize 'ne olduğunuzu' söyleyerek merakımızı çoğunu giderebilirsiniz. Bu bir büyü mü? Yoksa bir sihirli yaratık mısınız?" diyip gölgeye biraz daha dikkatli şekilde bakmaya başladı. Gülmemek için kendini zor tutuyordu. Sevgilisiyle kahve içerken birden aralarına cisimlenen bir adamı sinirlendirmeden odasından gönderemezdi.

"Darbe konusunu merak etmeyin. Herhangi bir darbeyi önleyecek kadar muazzam bir gücümüz var bizim de.". Bu adamla eğlenmek oldukça hoşuna gitmişti. Belki West'ten öğrendiği Zihnefendarlık derslerini hatırlarsa, bu gölgeyle biraz daha eğlenme şansı bulabilirdi.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası C.tesi Mart 07 2009, 15:14

Tommy ve Slyvia alaycı tavrını sürdürürken, ne yapacağına karar vermeye çalıştı. Bu adam bir zihinfendardı, aynı zaman da da zihnefendardı. Demek ki biraz daha dikkatli olunması gerekiyordu Tommy'ye karşı. Düşüncelerini hiçbirşekilde kapayamayacak olsa da, Tommy'nin onun zihnini okumasını bunları düşünmeyerek engelleyebilirdi. Tommy'e ve Slyvia'ya yeniden baktı. Dalga geçtiklerini zannediyorlardı herhalde. Daha gençtiler, onları anlaması güç değildi. Tommy'e baktı ve:

'' Evet, sandığın gibi bu darbe olayı. İnsan vücudu da böyledir Tommy. Her zaman güçlü bir çaresinin olduğunu zanneder, ancak hastalık tüm bedenini sarmıştır. ''

Ve cevabını beklemeye başladı..

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası C.tesi Mart 07 2009, 18:53

Dediklerini anlamasıyla gözlerini kısıp gölgeye keskin bir bakış fırlattı. Bu sözler bir tehdit şeklinde algılanabilirdi. Ve Tom'un gerilmiş sinirleri anında bu şekilde algılamasını sağladı. Asasını eline alıp çevirmeye başladı. Yeni yeni öğreniyordu bu eğlenceli tehdidi.

"Bu konuda da şüpheniz olmasın. Bu hastalığı da çok kolay alt edebiliriz pekala."

Bu konu zaten Yoldaşlık'ın toplantısında konuşulmuştu. Bakanlık'ta bir denetim yapılmalıydı mutlaka. Ama daha yardımcısıyla bile görüşmemişti ki! Bunu tek başına ayarlayamazdı. Yardımcısıyla birlikte düzenlemeliydi bu denetimi. Ve çok yakında Bakanlık'taki ve Yoldaşlık'taki bütün köstebekleri temizleyecekti. Bunun yanında Sylvia'nın bileğindeki şeyden de kurtulmaları gerekiyordu. West'ten yardım isteyebilirdi bu konuda.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası C.tesi Mart 07 2009, 19:11

Yine aynı ifadelerle, bir tabaktan ayrılmış etler gibi, ayrımcı bir ifade ile bakıyordu Tommy'nin nacîzhane suratına. Ama Tommy'nin bunu farketmesi yine mümkün değildi. Tommy'ye yavaşça, usulca kafasını çevirdi ve:

'' Bir arama yapacağınızı yahmin ediyorum. Ne dersin, doğru mu? Eğer bir arama yaptıracaksan, hiç umutlanma. Bizim bazıları gibi bir işaretimiz yok. Ve üyelerimiz genellikle zihnini kapama yeteneğine sahip olan insanlar. Olmadı, değilmi? Gel sen de katıl işte, biz karanlığa da karşıyız. ''

dedi. Tommy'den halen bir cevap beklemekteydi, peki Tommy'nin cevabı ne olacaktı?

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası C.tesi Mart 07 2009, 22:47

Gölgenin dediklerini biraz düşündü. Haklıydı, L'azienda'dakileri belirleyemezdi. Ama en azından Lord'un köstebeklerini tesbit edecekti. L'azienda için çabucak bir şeyler düşündü. Ve bir kaç saniyelik düşünmenin akabinde iyi bir fikir bulmuştu bile. Ama ne olursa olsun bu tür kişilere güveni olmadığından her türlü önlemi alması gerektiğini iyi biliyordu.

"Madem siz para için çalışıyorsunuz; sürekli bizimle çalışmak için ne kadar para istersiniz?"

Bu soru karşısında ne tür bir tepki alacağını tahmin edemiyordu. Ama başka bir yol bulamamıştı. Tabi savaş dışında.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası C.tesi Mart 07 2009, 22:51

Yine aynı ifadelerle, bir tabaktan ayrılmış etler gibi, ayrımcı bir ifade ile bakıyordu Tommy'nin nacîzhane suratına. Ama Tommy'nin bunu farketmesi yine mümkün değildi. Tommy'ye yavaşça, usulca kafasını çevirdi ve:

'' Ah, ah! O bizim eskiden kullandığımız bir maske idi. Bizim amacımız, tek taraf. Hepinize karşıyız. Sen de katıl, bunu diyorum. ''

dedi. Tommy'den halen bir cevap beklemekteydi, peki Tommy'nin cevabı ne olacaktı?

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Paz Mart 08 2009, 17:06

Gölgenin dediklerini dinledikten sonra ciddi bir hal aldı. Teklifini düşünüyor gibiydi. Ama 'ne şekilde dalga geçsem?' diye düşünüyordu aslında. Bu manyağın teklifini kabul edecek değildi ya! Bir süre daha uzaklara baktıktan sonra dirseklerini masaya yaslayıp ellerini çenesinin altında birleştirdi. Yüzünde meraklı bir ifade vardı.

"Örgütünüzün tam olarak amacı nedir acaba?"

Gülmemek için az önceki gibi kendini zor tutuyordu. Eğer adam rolüne kanarsa, gelecek planlarıyla ilgili çok küçük de olsa biraz bilgi edinebilirdi. Bunun da Yoldaşlık'a müthiş bir katkısı olurdu. Gözlerini biraz daha açıp gölgenin cevabını beklemeye başladı.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Çarş. Mart 11 2009, 17:38

" Örgütünüzün tam olarak amacı nedir acaba? "

L'azienda ' nın ne olduğunu bilmeyen biri için, bu gerçekten de iştah kabartıcı bir soruydu. Ama bir genç olan Tommy, bunu farkemeyecek kadar gençti. Dalga geçtiğini falan sanıyordu herhalde. Ya da L'azienda hakkında bilgi alabileceğini falan düşünüyordu. Delici ve alt edici bakışlarını onun üzerinde gezdirdi. Bir zekâ yarışına karşılıklı olarak girişen bu ikili, anlaşmayı sağlayabilecek miydi?

Gözlerini Tommy'nin üzerinde gezdirmeye devam etti. Ne yapacağını düşünüyordu. Bir anlaşmaya varmaya çalışmak istiyordu, bu onun prensiplerindendi. * Konuşmayı dene, anlamazsa yarala veya öldür! * Tabiî, bunu düşünürken zihnini kapamıştı, Tommy zihnini okuyup da herhangi bir anlaşmazlık, tatsızlık çıkmasın diye. Gerginlik ve canısıkkınlığı, psikolojik bir başıboşluğun yerine alaycılık ve şeytani bir rota alan Tommy'nin yüz hatları, iyice belirginleşmişti. Tommy'nin gözlerinin içine baktı, zihnini okumaya çalışırcasına. Ama bu bir aldatmacaydı, zeki ise Tommy de rahatlıkla farkedebilirdi bunu. Ve sözüne başladı:

'' Örgütümüzün amacı demek. Bizim istediğimiz tek taraf, tek düşünce aslında. Çünkü, siz iki taraf yıllar boyu savaşırken olan yine büyücedünyaya oldu. Ne kayıplar verildi, biliyorsun. Ve büyücedünyanın daha rahat ve ferah yaşayabilmesi içni yeni bir akıma ihtiyacı var, L'azienda. Ve amacımız ise, bunu en hafif yollarla halledebilmek. Kimseye zarar vermek istemiyoruz, en azından bunu ilk yol olarak seçiyoruz. Umarım ikinci yola başvurmayız. Sizinle anlaşmak istiyoruz. ''

Şaşırabilme ihtimali olan Tommy'e baktı. Gölge büyüsünün süresi de geçmişti. Artık önemli değildi görünüşü. Tommy'ye bakmaya devam etti.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Çarş. Mart 11 2009, 19:20

Protokol icabı yeni rütbesini aldığı için Bakan'a ziyaret etmeliydi. Buda William'ı bozan işlerden biri olduğundan birkaç dakika oturup kalkma fikri oldukça iyi gelmişti. Odasından çıktıktan sonra kargaşanın içinde kendini buldu. Tabii ki artık geçtiği yerlerde çekiliyorlardı. Bakanlık'ta neredeyse ikinci adam olmuştu bu yeni rütbesiyle. Bütün seherbazlara başlık öyle yabana atılacak türden değildi doğrusu. Fakat bu terfi L'azienda'ya ne kadar iyi geldiyse karargahtaki sürtüştüğü seherbazlara o kadar kötü olmuştu. Geçen haftalarda karargahtan uzaklaştırılmak için muggle koruma gibi basit görevlere gönderilirken şimdi istediğini yapma yetkisine sahipti. Tabii bakandan sonra! Buda William'ı rahatsız ediyordu. Yani sevmediği birinden emir almak... Önünde durduğu ihtişamlı kapıyı çalma konusunda oldukça dirensede eli birden kapıya sertçe çarpış, ardından bedenini içerde bulmuştu. Ancak bulmak istediği manzaradan çok farklıydı burası. Yani James'in müstakbel eşi ve William'ın hoşlanmadığı Sylvia masanın önündeki koltukta şaşkın ve korkmuş bakışlarla ayaktaki Darwin'i süzüyordu. Merlin'in Sakalı! Gerçekten Darwin buradaydı. William elini belinin hizasında tutarken üç şaşkın bakış birbirlerini süzmeye devam etti. William Darwin hakkındaki düşüncelerini bir çakal gibi onu süzen James'e sızdırmamak için zihnini kaparken ne yapması gerektiğini düşünmeye başladı. Galiba bu şartlarda James'den yana olmak en doğru karar olurdu. Asasını bir hamlede çekerek Darwin'e doğrulttu. Buna rağmen yüzünde bir tepkiden eser olmayan Darwin hâlâ o sinsi bakışlarıyla James'i süzüyordu. William bu kadar karmaşık bir durumda kalacağını bilseydi bu odaya adım bile atmazdı. İçinden küfürler savururken James'e göz ucuyla baktı.

" Neler oluyor James? Bu adamı gözüm bir yerden ısırıyor ama umduğum gibiyse hiç de iyi olmaz... "

James'inde William'ın tarafını en az Robert kadar iyi bilmesine rağmen ellerinde kanıt yokken ispatlayamamaları onları delirtiyor olmalıydı. Yani insanların aile bağlarından dolayı suçlu gösterilmeleri onların saçmasapan ve aptalca kurallarında olmadığı için ellerinden birşey gelmiyordu. Asasını biraz daha sıkı kavrayarak Darwin'e -James'e göstermelik- sert bakışlar atıyordu. Pozisyonunu Uzak Doğu seyahati sırasında öğrendiği dövüş tekniğine göre alırken James'in tepkisini merakla bekliyordu. Ayrıca Sylvia'ya da çok sert bir bakış attı. Bu çıkmazdan rütbesini kaybetmeden çıkması biraz zor da olsa başarmaya çalışacaktı.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Çarş. Mart 11 2009, 19:21

Konuştuklarını meraklı gözlerle dinledi. Ara sıra zihnini kapatıyordu ve o zaman ne düşündüğünü anlamak imkansızlaşıyordu. Ama karşısındaki adamın söyledikleri bazı düşüncelerinin şekillenmesine yarar sağlamıştı. Çok saçma gibi geldi Tommy'e. 'İyiliğin' ne gibi bir zararı olabilirdi ki büyücedünyaya?

Gölgenin saydamlılığını yavaş yavaş yitirmesiyle gözlerini kuşkuyla kıstı. Bu adamı tanıyordu. Bir Quidditch stadyumunun sahibiydi. Grenouille ile olan alakalarını merak etmişti doğrusu.

"Grenouille Alston'la ne gibi bir ilişkiniz var acaba?"

Gözlerini biraz daha kıstı. Bu adamdan pek hoşlanmamıştı. Grenouille'in bir ruh tarafında ele geçirilip, o öldükten sonra ruhun bu adamın içine girmesi oldukça uzak bir ihtimaldi.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Çarş. Mart 11 2009, 19:33

Gece çığlığını giderek arttırırken susuzlukla cebelleşmek gibisi yoktu (!) Bu iş giderek daha da katlanılmaz bir hale gelmişti. Günlerdir ne bir hayvan, ne de bir katilin kanını emmişti. Derin bir nefes aldı ve Sihir Bakanlı'ğının önünde buldu kendini bir anda.

Cisimlendiği yerde bir dakika öylece durdu Robert. Gözleri amaçsızca kapıya kenetlenmişti. Sanki birşeye odaklanmaya çalışıyormuşçasına bir hali vardı. Dinliyordu ... James'in odasındaki aşina sesleri dinliyordu ...

Birden gözden kayboldu Robert. Son hız James'in odasına koşuyordu. William ve Darwin ordaydı. Bunu hem hissediyor, hem de duyuyordu.

Kapının önüne geldiğinde asasını o denli hızlı çekmişti ki, sanki daha asa çıkmadan kapı parçalanmıştı. Toz, duman içinde odaya girdi Robert. Gözlerinin altını siyah halkaların süslemesi onu daha da tehditkar bir hale getirmişti. Bakışlarını odada gezdirdikten sonra gözlerini James'e dikti. Zihnini hızlıca okuduktan sonra asasını cebinin içine soktu.

Ardından William'a döndü. Oldukça sinirlenmişe görünüyordu. Robert ifadesizce ona baktıktan sonra Darwin'e döndü. Yani L'azienda'nın kurucusuna. Bir an onun kanını emmeyi ne kadar arzuladığını anladı. Ama bunu burda, bu mercide yapmayacaktı. "Belki sonra." diye geçirdi içinden. Ardından kontrollü ve tok bir ses tonunda konuşmaya başladı. James'in zihninde yaptığı gezintiden konuyu oldukça iyi kavramıştı. Tabii James'in olaya bakış açısını da ...

"Bu konuda nasıl anlaşabileceğimizi anlayabilmiş değilim. Bu arada Wiliiam ..."

dedi ve koluyla Darwin'i işaret etti.

"Ottawa'daki toplantıdan çıkartabilirsin belki."

Ortamdaki gerginlik elle tutulur derecede keskinleşmişti. Robert'ın bakışları ise Darwin'e odaklansa da bütün odayı kolluyor gibi bir hali vardı. Kollarını göğsünde kavuşturdu ve doğru kelimeleri seçmeye çalışıyormuş gibi görünün Darwin'e bakmayı sürdürdü.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Çarş. Mart 11 2009, 20:04

William Robert'ın her zamanki havalı girişlerinden birini daha tanık olduktan sonra odanın bir köşesine doğru geriledi ve odadaki herkesi görebilecek bir yerde durarak asasını hafifce indirdi. Robert'ın Sihir Bakanı'nın odasında Baş Seherbaz'a saldıramayacağını, daha doğrusu saldırmak istemeyeceğini bildiği için fazla tedirginliğe kapılmadan onu süzmeye devam etti. Daha doğrusu öfke saçan bakışlar atıyordu. Köpüren bakışlarıyla adamı süzerken gözlerinin içini bakıyordu. Dolayısıyla zihnini kapaması şart olmuştu. Bir gün içinde bu kadar çok zihnefendarlık ve zihnebendarlık başını ağrıtmıştı doğrusu. Robert'a doğru birkaç adım attıktan sonra odadaki tansiyonu biraz daha çıkaracak sözleri dudaklarının arasından dökmeye başladı.

" İnsanları aileleriyle yargılamaya yetkin yok! Zira benim ailevi bir meselede(!) ortaya dalarak kuzenimi götürmen yargılanabilecek bir mesele... Ne yapmamı isterdin? Babam öldükten sonra beni koruyup kollayan dayıma..."

Konuşmasını bir anda kesmişti. Çünkü devam ederse Robert'ın yine bir kulp bulup haklı çıkmasını engellemeliydi. Asalarını indirmişlerdi fakat her an tekrar kıvılcımlanabilirdi. William'ın Robert ve James'le aynı odada böyle dikine konuşabilmesinin en büyük sebeplerinden biri olan Darwin hiçbir zaman bozmadığı o sükunetini korurken James'de ona ayak uydurur gibiydi. William Robert'la burun buruna durdukları birkaç saniyenin ardından hışımla James'e dönerken biraz ürkmüş bir şekilde koltuğunu sinmiş Sylvia gözüne ilişti.

" Rütbe olarak bana emir verme yetkisi olmayan bu adamın beni sorgulamasını anlayamıyorum Bay Parker. Benim elimde olmayan bir nedenle, yani kan bağlarımla suçlaması... Ayrıca benim orada bulunma nedenimi öğrenme gibi de bir yetkisi yok."

Yüzünde oluşan sırıtmayı gizlemeye çalışırken göz ucuyla sürekli Darwin'i kolluyordu. Tansiyon hızla yükselirken asasını sıkıca kavradı. Robert'ın her zamanki patronluk havalarından oldukça kıllandığı için sürekli suratına bir yumruk çakma isteği duyuyordu içinden. Fakat zihnini kapadığı için bunu okuyamayan Robert yüzünden okuyabilirdi zaten...

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Çarş. Mart 11 2009, 21:01

Odaya giren Robert'a baktı Darwin. Kehribar renkteki gözlerinde parlayan öfke alevi, açıkça belirginleşiyordu. Çok ani bir hareketle zihnini kapattı, zihninin okunmasını istemiyordu. Robert'a baktı. Donuk ve soğuk yüz hatları, bir vampir için gerçekten çok beyazdı. Bir yaşayandan çok bir ölüm beyazıydı bu, soğuk, hüzün ve öfke dolmuş.

Hâlâ öfkeyle parlamakta olan kehribar gözlerine baktı Robert'ın. Bir şeylere kızmış gözüküyordu. Halbuki, Darwin bu sefer iyi niyetliydi. Her zaman dengesizliğin ve korkunun, aynı zamanda zekânın da barındığı beyni, bir durgunluk, bir sakinlik havuzuna çökmüştü sanki. Zümrüdüanka Yoldaşlığı ile ittifak kurmak istiyordu, ama tek şartla. Bu olayın L'azienda ismi altında olmasını istiyordu. L'azienda'nın ilk başlardaki amacını gizlemek için kullandığı ''seri katiller'' olayı, sanırım ciddiyetini kazanmıştı, hâlâ bu maskeden kalan iz üzerlerindeydi. Tommy'nin gelen sorusuna cevap verdi:

'' Sana başka yolla anlatamayacağım sanırım. 1759'da doğdum, ilk öldüğümde 23 yaşındaydım. Ve sonsuza kadar yaşamaya mâhkum edildim. Bugüne kadar da üç beden değiştirdim. Her öldüğümde yeni beden değiştiriyorum, her dördüncü yaşamımda ise bu görüntümde olacağım. Aslında bana verilen ceza değil, bir nevi ödüldü. Benim nacîzhane hikâyem bu idi. Ve Robert, sakin ol, anlaşmaya çalışıyoruz. Sizinle ittifak olmak istiyoruz. ''

Ve William'a zihin yolu ile * Sakin ol, onlarla anlaşmamız gerek.* mesajını yolladı. Cevap beklemeye başladı.

Konu: Geri: Sihir Bakanı'nın Odası Çarş. Mart 11 2009, 21:49

Tam William'a cevap verecekti ki kapının kırılmasıyla asasını masanın üzerinden kapıp toz bulutuna doğrulttu. Robert'ın sinirli bakışlarıyla karşılaşınca yüzüne bir gülümseme oturdu nedense. Bu adamın sinirli halini seviyordu. Ama kapısını kırmasına az da olsa sinirlenmişti.

"Sana da 'iyi günler' West" dedikten sonra -kırılmış- kapısına baktı. Paramparçaydı resmen. Asasını tahta parçalarına yöneltip 'Reparo!' diye bağırdı. Güçlü bir büyü yapmıştı, yoksa kapının tamir olması mümkün değildi. Asasını elinden bırakmadan odada konuşulanları dinledi. William'ın tepkisiyle Tom'un dudağının ucu kıvrıldı.

"Ama benim yetkim var, değil mi William?"

Bu adamın L'azienda'dan olduğuna adı gibi emindi. Ancak zihnini kapatabiliyordu. Tom ne kadar uğraşırsa uğraşsın onun zihnine giremiyordu. Ama bunu bir gün muhakkak başaracaktı.

Darwin'in cümleleriyle yüzünde öncekinden daha büyük bir gülümseme belirdi.

"Lütfen Darwin, çok saçma iddialar bunlar. Her neyse, eğer bizimle ittifak kuracaksanız, Karanlık Taraf'la savaşacaksınız demektir. Yanlış mı anlamışım?"

Cümlelerini bitirdikten sonra yerine oturup diğerlerine de oturmalarını işaret etti. Darwin veya William'ın düelloyu göze alabileceklerini sanmıyordu. Bu yüzden biraz daha sakince konuşmalıydılar. Geriye, koltuğuna yaslanıp odadaki herkesin suratına teker teker baktı. Robert ve William fazla sinirli görünüyordu. Sylvia hafif şaşkınlıkla beraber yüzünde bir sakinlik barındıyordu. En normal çehreye sahip kişiler Tom ve Darwin'di. Tom Darwin'le girdiği zeka yarışından galip ayrılmak istiyordu. Ama odadaki gergin hava bunu zorlaştırıyor gibiydi.