Tyson Andre Wallace Slytherin 4. Sınıf
Mesaj Sayısı : 350 Yaş : 31 Tarafı : Taraf ? Saçma şeyler bunlar^^ Kan Durumu : Full-blooded RP Yaşı : 16 RP Sevgilisi : ~ups,ELRB~ Galleon : 55157 Kayıt tarihi : 05/04/09
Bilgilerim Sağlık: (100/100) Güç: (100/100) Seviye: (100/100)
| Konu: Tyson Andre Wallace Çarş. Nis. 08 2009, 22:41 | |
| Tyson o gün de farklı değildi. Her zamanki havalı, popüler çocuğun koridorda ilerleyişi... Tabi popülerliği sadece gizeminden veya yakışıklılığından kaynaklanıyordu, yoksa konuştuğu bile pek sık görülmezdi. Elleri cüppesinin cebinde, her zamanki yürüyüşünü tutturmuştu işte. 2. kat koridorunda niye dolandığını bile hatırlamazken adımları onu buraya kadar getirmişti işte. Bakıyordu, ama görmüyordu hiçbir şeyi. Ona bakanları, bakmayanları, kendi kendilerine öpüşüp koklaşanları, kitaplara gömülmüş inekleri… Sadece o kabus gözlerinin önündeydi. Dar ağacındaki morarmış, ölü yüzü görüyordu sürekli. Kuzeninin solgun yüzü gözlerinin önünden gitmiyordu. Neden rüyasız gecelerine bir renk* katıldığı konusunda en ufak bir fikre bile sahip değildi. Tek bildiği Arwen’in ölü yüzünü görmeye tahammül edemediğiydi. Ama biliyordu bu duyguların zerre kadar bile yüzüne yansımadığını. Yine aynı duvar gibi ifadesi onu adeta sürüklüyordu bu dar koridorda. Birbiri sıra geçen hayaletler veya öğrenciler umrunda değildi. Tek bildiği bir an önce ne olduğunu bilmediği şeye ulaşmaktı. Ve adımları elinde olmadan hızlanıyordu. Neydi onu bu sıradan katta sürükleyen? Hiçbir fikri yoktu. Elleri cübbesinin cebinde, her zamanki garip yürüyüşüyle koridorun sonuna gelmek üzereydi. Herkesin gözü önünde…
Bir ara nihayet çevresine bakmayı akıl edebildi. Ve gördü... Brown’ın delici bakışlarını üzerinde hissedebilmesi güç olmamıştı. Normal şartlarda pek yapmadığı şekilde o da kıza dikti gözlerini. Sarı saçlarını ve kendisine kenetlenmiş karamel rengi gözleri iyice bir tarttı. Ve içinde bir sinir dalgası. Normalde bu kıza bakan çoğu erkeğin ağzının suları akardı, ancak Tyson içinde en ufak bir kıpırdanma bile hissetmiyordu. Ravenclaw’a mensup bu kız sürekli peşinde dolanırken onun böyle davranması biraz tuhaf değil miydi? Acaba herkesin tahmin ettiği gibi birkaç tahtası eksik olabilir miydi? Bu son derece iç karartıcı bir düşünceydi. Ona baktığı saniyelerin ardından kızın arkadaşlarının kıkırdama sesleriyle irkildi. Salak kız Murphy ve bir de yardakçıları Black’in oluşturduğu ‘kıkırdak kız grubu’na bakıyor olma fikri onu deliye döndürmüştü. Hemen gözlerini ileriye çevirdi. Ardından adımlarını hızlandırdı. Hala o aptal gözleri üzerinde hissediyor ve onlara gittikçe yaklaşıyordu. Birazdan aynı düzleme denk geleceklerdi ve Tyson bu durumda bir şey deyip dememesi konusunda şüpheler duyuyordu. Aldırdığı yoktu tabi ki, ama bu şüphelerini silmeye yetmiyordu. Gözlerini kırpıştırdı. 5 adım… Nedense hiç olmadığı kadar asosyal hissediyordu kendini. 3 adım… Birazdan önlerinde duracaktı ve zaten nefes almakta güçlük çektiğinden düşüp bayılma ihtimaline sahipti. 1 adım… Ve kızın gözleri kendininkilerle kesişti. Ve o an bütün ürkekliği sona erdi. Galiba basit bir klostrofobi nöbeti geçirmişti, genelde böyle olmazdı çünkü. Adımlarını yavaşlatıp ona baktı. Kız yavaş yavaş yanına gelirken gözleri ona kenetlenmişti. İnsanları terslemeyeli uzun zaman olduğunu düşündü, bu iyi değildi.
”Bana ne zamandır bu kadar dikkatli bakıyorsun?”
Tyson duyduğu bu sözler üzerine kaşlarını kaldırmıştı. Kafasını dikleştirip ona baktı. Nefes alırken gayet yakın olduğunu hissetmişti; çilekli parfümün yoğun kokusu genzini yakıyordu. Ufacık bir saniye kızın düzgün vücut hatlarına baktı. Ardından da dalga geçme, laf yapıştırma ve türevi arzuların bedenini istila etmesine müsaade etti. Ne kadar çekici olursa olsun benliğinin kötü haline karşı koyamıyordu bir türlü. Ona umut verircesine biraz daha yaklaştı. Sesine bir aşk şiirinin verdiği tınıyı kolaylıkla verecekti. Bedenlerinin bu kadar yakın olmasından hiçbir titreşim duymadığını hissedip tekrar şaşırdı, ardından sözcüklerini söyledi;
”Artık beni kesmekten vazgeçmeni umut ettiğimden beri.”
Ve kendini uzaklaştırıp ona sırıttı haince. Hemen ardından da yoluna devam etmeye başlamıştı bile. Kızın onu gafil avlama gibi bir umuda kapılmasından daha büyük bir budalalık görmemişti. O neydi, kimdi ki? Sadece ufak bir budala. Tyson da ona gereği karda ilgi gösteriyordu işte. Daha da bir şey yapamazdı. Çilekli parfüm kokusu genzini fena halde yakıyordu hala. Açık olan bir pencereye yönelip derin bir nefes aldı. Temiz havanın bedenine, akciğerine, DNA’larına, endopilazmik retukulumuna kadar her bir bölgesine yayılmasına izin verdi. Ardından cebindeki buruşuk parşömeni çıkardı ve elinde sıkıca tutarak aşağı inen merdivenlere yöneldi. Yapabileceği tek şeyi yapacaktı yine; belki de milyonuncu kez Arwen’e yeni bir mektup gönderecekti. Umutsuz olduğunu bile bile…
Not : Önizleme yaptığımdan dolayı yazının düzeninde bozukluklar oldu ve düzelmiyor xS Ayrıca seçiö başlığım kilitlendiği için tekrardan buraya yazdım^^
| |
|
Erica Luciana T. Lewis Café Angéla Sahibesi
Mesaj Sayısı : 470 Yaş : 29 Tarafı : L'azienda Kan Durumu : Safkan RP Yaşı : 23 RP Sevgilisi : A.M.V'mm ^^ Evcil Hayvan : Phoneix(Köpek) Özel Yetenek : Metamorfmagus Galleon : 56741 Kayıt tarihi : 18/02/09
Bilgilerim Sağlık: (100/100) Güç: (100/100) Seviye: (100/100)
| Konu: Geri: Tyson Andre Wallace Perş. Nis. 09 2009, 18:08 | |
| | |
|