Misafir Misafir
| Konu: Karanlık Bir Bar Ptsi Eyl. 29 2008, 20:18 | |
| Enric barın içerisine adım attığında içeriden ağır ve pis bir koku dışarıdan gelenin tüm benliğini saracak bir şekilde yayılıyordu.Her adım attığında ayağının altında gıcırdayan tahtaların sesine,tahtaları kemiren bir kaç tane farenin sesi ve elinde süpürgeyle onları kovalamaya çalışan yaşlı ve bir o kadar da huysuz bar sahibinin sessizce ettiği küfürler karışıyordu.Enric bar sahibinin sert ve belli ki buraya gelmesinden memnun olmadığını belirten bakışlarına aldırmadan cam kenarındaki masaya oturarak :
- Ne bakıyorsun öyle,bir ateş viskisi getir de karnını doyurabilmek için biraz para kazan..
diye tersledi onu.Adam huysuz huysuz barın arkasına geçti ve eğilerek tozlu bir şişe çıkarıp büyük bir gayretle onu açarak bir bardağa boşalttı.Budalaca bir tavırla bardağı sert bir şekilde masaya bırakınca Enric adamın yakasında tutup pnu kendine doğru çekti ve :
-Bana bak ihtiyar bunak,son evrelerini yaşadığın ömrünün daha da kısalmasını istemiyosan ona göre davran..ve git şimdi bana bi kalem getir..
dedi ve cebinden çıkardığı mektubu büyük bir özenle açtı ve tekrar okuyarak biraz önce masaya sertçe konulmanın etkisiyle yarısı dökülmüş olan ateş viskisini yudumladı.Ardından mektubu ters çevirdi ve bunağın getirdiği kalemi eline alarak hiçbir zaman düzeltemediği çirkin yazısıyla yazmaya başladı :
Arwen,
Öncelikle iyi olmana ve Slytherin'e seçilmene ne kadar sevindiğimi tahmin edebileceğini düşünerek bu konuda fazla yorum yapmıyorum.Yeni arkadaşlar edinmene de çok sevindim ama -bana kızacaksın biliyorum- dikkatli olmalısın.Annemle babam konusuna gelince herşey yolunda merak etme,en kısa zamanda buraya gelecekler.Bende iyiyim merak etme.Mektubu kısa kesmek zorundayım. Kendine iyi bak ve başını beladan uzak tut.. Enric
Mektubu yazdıktan sonra şöyle bir göz gezdirdi ve mektubu getiren baykuşun ayağına bağladıktan sonra ''Arwen'e'' diye mırıldandı.Baykuşun bardan çıkıp uçmasını izlerken bardağı tekrar eline aldı ve som damlasına kadar içtikten sonra ona ters ters bakan barmene ''İşine bakmasını'' söyleyerek dar ve karanlık yoldan geçenleri izlemeye devam etti. |
|
Elizabeth Bathory Ölümyiyen
Mesaj Sayısı : 84 Yaş : 35 Nerden : The Land Of The Living Dead Tarafı : Dark Side Kan Durumu : Pureblood RP Yaşı : 23 RP Sevgilisi : -- Asa : 10 inç, kızılcık, amaranth Evcil Hayvan : Yarasa - Brainiac Galleon : 56250 Kayıt tarihi : 26/12/08
Bilgilerim Sağlık: (105/100) Güç: (100/100) Seviye: (100/100)
| Konu: Geri: Karanlık Bir Bar C.tesi Ara. 27 2008, 16:31 | |
| Ne herhangi bir şey hissetmeyeli ne kadar olduğunu ne de kaç yıldır yaşıyor olduğunu hesap edebiliyordu. Her geçen gün, bir yüzyıl geçmişçesine yaşlanmakta, her yüzyılın sonunda ise, hayatına son verme isteğini iliklerinde hissetmekteydi. Şu ana kadar yaşıyor olmasının tek nedeni,bir amaç uğrunda savaşıyor olmasıydı, şu anda nefes alıyorsa, bu, Karanlık Lord'a hizmet edebilmek, mücadelenin önünü kapamamak içindi. Nitelikli bir büyücü olduğunu biliyordu, mütevazilik yapmanın anlamı yok. Ve gerekirse, gücünü son damlasına kadar kullanacaktı bu yolda.
Saatin akşamüstü altıyı vurmasıyla, yani en azından duvarındaki saat öyle gösteriyordu -ki doğru olduğundan emin değildi-, kafasındaki düşüncelerden az da olsun sıyrılabilmek için dışarı çıktı. Diagon Yolu'na kıvrıldığında, restoranttan burnuna çarpan bifteğin kokusu, ona uzun zamandır bir şey yemiyor olduğunu hatırlattı. Hatta, bir kaç gündür neredeyse hiç uyumamış, öylece odasında oturmuş, hayatında değiştirmek istediği şeyleri düşünüp melankoli yapmıştı sadece... Ama hala ne aç, ne de uykusuz hissediyordu. Evde viskisi bitmeseydi, belki de dışarı çıkma ihtiyacı bile hissetmeyecekti aslında, düşüncelerden sıyrılmak için dışarı çıkma sadece bir bahaneydi. "Alkolik mi oluyorum?" diye geçirdi bir an aklından. Gerçi, bir ölüm yiyen olarak, Karanlık Taraf'ın ona, ve onun gibilere ihtiyacı olduğunu bilmese, bir saniye bile devam etmezdi herhalde.
Kendini Knockturn Yolu'nda buluverdiğinde, ayaklarının onu dosdoğru içki bulabileceği bir yere götürdüğünü farkettiyse de, karşı koymadı. Ağır, demir kapıyı kalan son kuvvetiyle aralayıp içeri adımını attığında terle karışık bira, ve ıslak tahta kokusu çarptı burnuna. Sarhoş oldukları belli olan bir kaç büyücü, masalarında bağırarak eski bir şarkıyı söylüyorlardı, bir kaçı ise, içkiyi gereğinden fazla kaçırdıklarından olacak, sızıp kalmışlardı. Ortalara doğru gözüne çarpan boş bir masaya geçerek, garsona bir ateş viskisi sipariş etti.
Yine aklı bambaşka bir yerlerdeydi, bu hayat, taşımakta olduğu bu beden ve yaşadıkları şimdiden fazla gelmeye başlamıştı. Barmenin önüne bıraktığı ateş viskisinden bir yudum alıp, cebinden çıkardığı bir parça parşomene bir şeyler karalamaya başladı. Hisleri yoğun olduğunda, onları kağıda dökmeyi, sonrasında dönüp dönüp tekrar okumayı severdi yazdıklarını. Kimi zaman mutlu, kimi zaman hüzünlü olduğu anılara defalarca dönebilmek. Mazoşizm doğru kelime değil belki de, ama ilk akla geleni... | |
|