-"Alexis'i bırakıp , Hogwarts'a gitmelisin Craig. Bu senin hayatın sırf onu korumak için hayatından vazgeçemezsin."
-"Bu sizi hiç ilgilendirmez Abla. Alexis'i tek koruyan benim bu evde eğer yanlız kalırsa iyice yanlız kalıcak. Aslında hiç birinizi bırakmak istemiyorum. Ama özellikle Alexis'i Kitiara."
Craig , çimenleri yolmaya hala devam ediyordu. Ailesi ile geçen tüm diyologlar ve konuşmalar tek tek aklından geçiyordu. Uzun zamandan beri ilk defa kendini bu kadar sorumlu hissediyordu. Alexis'i gene yanlız bırakmıştı. Aslında bu sene cok düşünmüştü gelip gelmemeyi , ama yinede bilmiyordu. Ne yapabileceği hakkında bir fikri yoktu. Alexis tek kişi olmasına rağmen kesinlikle kendini koruyabilitesi olan bir kişi idi. Bunu cok iyi biliyordu. Ama yinede onu yalnız bırakmak ? Craig , ne yapıcağını bilmiyordu. En kısa sürede Alexis'e bir mektup atmalıydı. Buz tutmuş Kara Göl , hiddetlenene yağmur ile kendini cok iyi derecede gösteriyordu. Craig'in Aklı tekrar geçmişte ki konuşmalara dalmıştı. Belki de unutmak istediği tek konuşma idi.
-"Kitiara , hep merak ettiğim bir soru var. Niye böylesin ? Yani sonuçta annelerimiz farklı ama sen bana sanki anne ve babamız aynı gibi davranıyorsun.. Eğer beni ezik gibi mi görüyorsun ?"
"Asla Craig. Biz bir aileyiz. Annelerimiz farklı yada aynı da olsa biz bir aileyiz. Bunu kimse değiştiremez. Seni ezik gibi mi görmek ? Bu zekâ ile mi ? Benimle dalga mı geçiyorsun ? Seni gerçekten kardeşim gibi seviyorum. Zaten öyleyiz başta soyadlarımız ve kanlarımız aynı.. Annemiz farklı olabilir ama babamızın suçu yüzünden bunu birbirimizden cıkaramıyıız."
dedi , Kitiara. Belki de Kitiara'nın Craig'in içini rahatlatan tek cümleleri bu idi.. Bu cümleden sonra bu aileye olabildiğince bağlanmıştı. Ailesi içinde hep kavga etse de dışarıya yansıtmayışı ve dışarı da bir anda birbirlerine kenetlenişi.. Gerçekten birbirlerine karşı sevgilerini gösteriyordu. Craig , uzaktan gelen bir silüet görmüştü. Kişi yakınlaştıkca silüet , daha belirginleşiyordu. Craig , kızın yüzünü gördüğünde , yolduğu cimleri bir anda elinden bırakmıştı. Bu kız o kız idi. Tren de görüp plâtonik aşık olduğu kız.. Yanına geliyor gibi gözüküyordu. Ama niye gelmiyordu ki ? Craig , kendi kendine bunu düşünürken ; Soğukkanlılığını toplamış , düşüncelerinin hepsini bir anlık bile olsa kafasından atmıştı. Kız olabildiğince yaklaştıktan sonra , sonunda kız yanına gelmişti. Craig , kendini düzeltip yattığı pozisyondan sırtını ağaca yaslayarak oturma pozisyonu almıştı. Gelen kız da yüzüne yaydığı küçük bir gülümseme ile konuşmaya başladı.
-"Oturabilir miyim yalnız kişi? Bu arada, adım Serah, Serah Illius."
-"Craig , Craig Justin Archman. Tabiki oturabilirsin."
dedi Craig. Kendini kenara iterek Serah'a oturması için yer açmıştı. Serah'ı süzerken uzaktan gördüğünden daha güzel bir kız olduğunu söylemesi kesinlikle yanlış olmazdı.. Kendi kendine mırıldınışlarını bile bir an farketmemişti. Kahverengi saçları beyaz teni ile çok güzel uyuşuyordu. "Güzel" dedi , mırıldanmalar arasında. Kızın gözlerine bakmadan duramıyordu. Sonunda kafasını , tekrar eskisi gibi buz tutmuş Kara Göl'e cevirebilmişti.
-"Kara Göl'ün buz tutmuş hali ile Yağmur birleşince daha güzel bir görüntü cıkıyor değil mi?"