Accio-Hogwarts
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



Kurgu: Loinkaos - Yıl: 1971 - Hava: Yağmurlu - Tema: Gündüz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık*

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
N . Adalicia Bianchett
Şifacı
Şifacı
N . Adalicia Bianchett


Mesaj Sayısı : 149
Nerden : Paris
Tarafı : L'αzιєη∂α
Kan Durumu : Safkan
RP Yaşı : 25
RP Sevgilisi : sevgili yok ama çocuk var ?!?
Asa : Bitkisel Tarz
Galleon : 55609
Kayıt tarihi : 07/03/09

Bilgilerim
Sağlık:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)
Güç:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)
Seviye:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)

'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty
MesajKonu: '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık*   '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Icon_minitimePaz Mart 08 2009, 16:22

Erkenden uyanmıştım gördüğüm kabusla. Uzandığım yerde hızla doğrulmuş, odada olduğumu farkedincede çığlık atmamak için iki elimle sıkı sıkı kapamıştım ağzımı. Terlemiştim, saçlarım yüzüme yapışmıştı. Onları çekmiş, sonra da iki kişilik yatağın diğer tarafına bakmıştım. Bomboş olan tarafına... Kabusumda bununla ilgiliydi zaten, kocamı kaybettiğim anı tekrar tekrar görüyordum. Bebeğimin babasız kalışını tekrar tekrar izliyordum ve hiç bir şey gelmiyordu elimden. Tıpkı üç ay ve on iki gün önceki gibi. Ah, günleri saymayı bırakmalıydım. Bana hiç bir faydası olmadığı gibi, yaşananlara da faydası olmuyordu. Bakışlarımı yatağın kenarındaki ahşap komidine çevirmiştim. Altın, süslemeli çerçeveye uzandım oturduğum yerde. Bir süre parmağımı fotoğrafın üzerinde gezdirdim, ardından genç kızların hayran olduğu kişilerin fotoğraflarına yaptığı gibi dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. Çerçeveyi yerine koymak için uzanmıştım ki, elimden düştü. Sanki ağır çekimde ilerlemişti zaman. Camın kırılma sesiyle bacaklarımı yataktan sarkıttım. Bir elimle önüme gelmiş saçlarımı kulağımın arkasına atarken, yataktan indim ve boştaki elimi asama uzattım. Parmaklarımı gevşekçe asaya doladım. Bakışlarım, yatağımın -eskiden yatağımızın derdim- ayak ucunda duran beşiğe dikmiştim. Yavaş adımlarla ilerliyordum minik bebeğimi uyandırmamak için. Yatağın diğer tarafına geçtim ve eğilerek kırılmış çerçeveden fotoğrafı çıkardım, üzerinde kalan bir kaç ufak cam parçasını parmağımla yere attım ve fotoğrafı komidinin üzerine bıraktım.Ardından asamı kırıklara yönelttim. Bir elimle ağzımı kapayarak esnedim ve ardından dudaklarımdan sıkıntıyla kelimeler döküldü 'Akla Pakla.' Birden bütün kırıklar kaybolmuştu.

Sonra büyük merdivenlerden salona indim, kucağımda minik bebeğim duruyordu. Neden onu da almıştım bilmiyordum, sanki derdimi anlayabilecekmiş gibi duruyordu. Ya da ben öyle olmasını umuyordum. Halbuki o, benden daha dertliydi. Henüz babasızlığın zorluklarını yaşamamış olsa bile, ileride hayatında bir çok şey değişecekti. Bakışlarımı onun masum yüzünde gezdirmeye başladım. Anlamaya başlamıştım neden onu da salona indirdiğimi... Yalnız kalmak istemiyordum, belki de kendimden korkuyordum. Ve yanımda benden bir parça varken, kendime hakim olmak zorunda kalacaktım. Sırf onun için pes etmemem gerektiğini, ayakta kalmak zorunda olduğumu haykıracaktı ufaklık bana. Evet, onu bencilce hareket edip rahat uykusundan kaldırmamın tek sebebi buydu. Başımı eğdim ve kucağımda tuttuğum bebeğimin alnına küçük, sevgi dolu bir öpücük kondurdum. Fotoğrafa yaptığımdan çok farklıydı. Şimdi bir işe yaradığını biliyordum. Sabah ise kendimi yine genç bir kız gibi hissetmiştim. Sadece öpmüş olmak için öpmüş gibi. Hayır, kendimi rahat ifade edemiyor olmalıyım. Her neyse...

Sonuç olarak şimdi buradaydım. Hiç bir şey yapmamış olsam da benim için yoğun bir sabahtı. Kyndra hiç bir şey söylemeden evden çıkmıştı, trene binmesine ise oldukça vardı. Ve yanına bavulunu almamıştı. Ondan bir kaç dakika sonra evden ben çıktım, Kaitlynn de trene binmek için benden iki saat kadar sonra evden çıkmış olmalı. Kardeşimi trene kadar götürmedim çünkü annemle babam bana bunu yaptığında çok sinirlenmiştim. Peşimde bir gardiyan gibi dolaşmışlar, trenin kalkmasına yirmi dakika kala orada olmama rağmen tren kalkana kadar beni bırakmamışlardı. Tabii bomboş bir kompartımanda yer bulma hayallerimi böylece suya atmış, çıkardıktan sonra da üzerinde zıplamışlardı. Aynı şeyleri Kaitlynn de yaşamasın diye annemize baykuş göndermiş, onu benim bırakacağımı söylemiştim. Yalanım ortaya çıkarsa babam pek umursamaz ama annem 'Çocuğu tek başına mı gönderdin?' diye başımın etini yerdi sanki Kaitlynn mutsuz olmuş gibi. Emin değildim, belki de mutsuz olurdu.

Taş yollarda hızlı adımlarla yürüyordum. Yağmur yağıyordu ve ıslanmaktan pek hoşlanmazdım. Zaten sakar da sayılırdım, bu yüzden dışarıda mümkün olduğu kadar az zaman geçirmek istiyordum. Café Angéla'ya geldiğimde gülümsedim ve içeri girdim. Dışarının soğuğundan sonra burası farkedilir derecede sıcaktı. Resmen yüzüme sıcak hava dalgası çarpmıştı. Kapıya fazla yakın olmayan bir masaya geçtim, her kapı açıldığında rüzgarda kalmak istemiyordum.Sandalyeyi çektim, üzerimdeki fazlalıkları çıkarıp sandalyenin arkasına astım ve oldukça rahat sandalyeye bıraktım kendimi. Garsondan sıcak bir çikolata istedim. İki elimlede sıkıca kavramıştım bardağı. İçebilmem için fazla sıcaktı ama böyle de işime yarıyordu. Kendimi yine genç bir kız gibi hissettim ve gülümsedim. Burası bana bir şeyler hatırlatıyordu ancak ne olduğunu pek hatırlayamıyordum. Doğrusu hatırlamak istediğim de yoktu. Bardağı dudaklarıma götürdüm yavaşça ve soğumuş mu diye bakmak için bir yudum aldım. Hayır, boğazım yanmıştı. Hafifçe öksürerek bardağı masaya bıraktım ve az önce yaptığım gibi iki elimle sıkıca kavradım. Bir yandan da içerideki insanları inceliyordum. Arada bir ise bakışlarım, café'nin mimarisine takılıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://journalist.turkforumpro.com
Lloyd Talwin Bianchett
Mezun
Lloyd Talwin Bianchett


Mesaj Sayısı : 7
Yaş : 30
Kan Durumu : Muggle Doğumlu
RP Yaşı : 21
Galleon : 55485
Kayıt tarihi : 09/03/09

Bilgilerim
Sağlık:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)
Güç:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)
Seviye:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)

'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty
MesajKonu: Geri: '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık*   '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Icon_minitimeÇarş. Mart 11 2009, 20:30

Geçirdiğim gecelerin en rahatsızı, geçen gecemdi... 20 yaşıma basmıştım. Doğum günümde, sevincim ıstıraba dönmüştü. Hogwarts'tan kopmak benim için çok zor olacaktı. Adalicia kadar güçlü olabilmeyi dilerdim hep. Arkadaşlarım ve ailem tarafımdan son derece mutlu bir insan olarak görünüyordum sanırım. Fakat artık kendimi nasıl gördüğümü bile bilmiyordum. Okuldan mezun olmak bir insanı böyle sarsmış olamazdı. 20 yıllık yaşantımda, yüzümde var olan maskenin varlığını yeni anlıyordum. Dışı kıpkırmızı, fakat içi çürümüş elmadan farksızdım. Neden onca yıldır çevreme gülümsemiştim? Neden kimsenin beni tanımasını istememiştim anlayamıyordum... Şikâyet eden neyse ki dış sesim değil, iç sesimdi. Hâlâ kimliğini saklayabilirdim. Kimsenin beni tanımasına gerek yoktu. Gerçekte kim olduğumu öğrenmelerine lüzum yoktu... Ailemin bile böyle hissetmelerini istiyor gibiydim. Fakat hâlâ neden 'gerçek beni' sakladığımı çözememiştim. Tek görevim vardı, o da gülümsemekti. Bu, geçen geceden itibaren daha da zor olacak gibiydi.

Büyük odam, gözüme çok daha büyük görünmüştü. Duvarlarım bana daha uzaktı. Yatağım daha yüksekteydi. Yataktan inmeye korktuğumu hissetmiştim. Alışamadığım bir ritimde hızlı atan kalbim beni rahatsız ediyordu. Güne kötü başlamak bunun gibi bir şey olmalıydı. Yataktan zorlana zorlana inmiş, ayaklarım zemine bastığında ise dudaklarımda bir zafer gülümsemesi oluşmuştu. Kendimi son derece 'çocuksu' hissediyordum. Sabah alışkanlıklarımı yerine getirdikten sonra –yüz yıkama, diş fırçalama vs…- üzerimi giyinmek için odama tekrar döndüğümü hatırlıyorum. Bu günün tarihine bakmaktan ne kadar çok kaçınsam da, saatimin bir köşesinde yazan tarih gözüme batıyordu. Bu gün resmî olarak Hogwarts tekrar açılıyordu. Derin bir iç çekmiş ve kendimi gardırobumun önünde bulmuştum… Dalgınlıkla, genelde ne giydiğimi bilmezdim. Bu günde öyle olmuştu. Aynaya baktığımda gözlerim açılır, ne giydiğimi anca o zaman görürdüm. Kendimi çok gülünç hissettiğimde ise, ‘of’ çekerek üzerime başka şeyler giyerdim. Bu sefer neyse ki böyle olmamıştı ve kendimi birazda olsa rahat hissedebilmiştim. Bir diğer anlamıyla, huzur bulmuştum. Kulağa komik geliyordu. Kim, kendine baktığında huzur bulurdu? Kendimi o kadar da kaptırmış olamazdım…

Evden çıktığımda, içimden saate bakmak gelmiş olsa da saate bakmamıştım çünkü tarihi anımsatan o küçük rakamlar gözüme batacaktı, bunu istemiyordum. Derin bir iç çekerek evden çıkmıştım. Evde kim vardı, kim yoktu bilmiyordum. Adalicia’ya bile dönüp bakmamıştım… Diğer kardeşim ise, büyük olasılıkla Hogwarts’ın yolunu tutmuştu. Ona bir an yalvarmak gelmişti içimden. Ne var, beni de bavula sokabilirdi? Saçmaladığımı hissederek başımı iki yana salladım ve çarpık bir gülümsemenin ardından evden resmî olarak ayrıldım...

Düşüncelerim bene ele geçirmişti. Dünkü gecemdeki rüyam ile etki altındaydım. Rüyamda bile kendi kendime söz verdirebilmiştim. Gözüm bu kadar boyanmış olmalıydı… Gülümsemeliydim! Bunu yapacağıma dair kendime söz vermiştim. Derin bir nefes aldım ve gülümsememi yüzüme yerleştirdim. Yanaklarımın gerildiklerini hissettikten sonra, kendimi bile kandırmıştım… Mutlu olduğumu hissetmiştim ve bu duygu, vücudumda bir müddet durmuştu… Bu bana iyi gelmişti…

Hogsmeade meydanı ayaklarımın altındaydı. Burayı ilk keşfettiğim zamanı asla unutamayacaktım. Çocuk ruhum, kendimi ele geçirmeyi başarmıştı. Yaşlanmış hissediyordum… Saçlarımın beyazladığını ve cildimin kırıştığını hissetmiştim. Böyle bir şey olmamıştı elbette, fakat eski günleri yâd etmek beni böyle gösteriyordu. Ama o günleri asla geri alamayacağım bir gerçekti. O sınıflarda bir daha derse giremeyeceğim, ortak salonun sıcacık koltuklarında bir kez daha oturamayacağım ve en önemlisi, Ortak Salon Parolası’nı her unuttuğumda kapının önünde bir daha asla uyuyamayacağım bir gerçekti. İşte, içimde böyle bir acı vardı ve nedense, bu acıyı ne zaman tatsam aklıma ilk gelen kişi Adalcia oluyordu. Belki de o da benim gibi acı çekmişti? Belki o da rüyasında kendine sözler verdirtmişti? Belki de onun taktığı da bir çeşit maskeydi? Bu soruların cevabı ortaktı… Herhangi bir sorunun cevabını bulsam bile geriye kalan sorularda kendi cevaplarını vereceklerdi. Can alıcı bir bulmaca gibiydi. Bunların cevabını almamın en iyi yolu, Adalcia ile konuşmaktı fakat bunu yapamazdım. Kendime söz vermiştim ve bu sözü bozmam doğru olmazdı…

Rahat bir tavırla cafénin içerisine girdim. Yüzümde gülümseme, çevremi ve kendimi kandırıyordum. Oldukça neşeli göründüğüm bir gerçekti fakat düşünce sistemim bomboştu. O anda ne giydiğimi bile hatırlayamıyordum. Kuşkusuz, vitrinin camındaki gömlek ve pantolon giyen yansımamı görmemiş olsam bile, ne giyeceğimi hâlâ bilmiyor olacaktım. Çıplak bile olabilirdim! Bu düşünce beni güldürmüştü. En azından ‘gerçekten’ gülmeyi unutmamıştım…

İçerisi muazzam bir şekilde kahve kokmaktaydı. Bazen meyveli pastaların kokuları da burnuma ilişiyordu. Daha çok frambuaz kokusu burnuma dokunmuştu. Bu iyi değildi… Bal yumruk’taki şekerler aklıma gelmişti. Oradan ne çok alışveriş yaptığımı düşünüyordum. İç sesimi susturmayı başarmıştım. Bu gün kazanan ben olacaktım.

İçeride gözüme batan ilk kişi Adalcia olmuştu. Kardeş bağımızdan olsa gerekti ki, onu gördüğümde kendimi daha iyi hissetmiştim. Düşünmeden yanına gitmeye karar verdim ve adımlarımı sıklaştırdım. Sokakta yavaş yavaş giden ayaklarım hızlanmışlardı. Yıllardır görmeyi umduğum kişiyi bir anda karşımda görmüş gibiydim. İçimde bir çocuğun ruhu vardı, artık bundan emindim. Fazla sabırsız, bencil ve inatçıydım. Dün gece, doğum günü pastamı yerken küçülmeyi dilemiştim. Mumlarımı üflerken, dileğimi tutarken bunu dilemiştim. Küçülmeyi, Hogwarts’a tekrar başlayabilmeyi dilemiştim. Fakat bunu dilerken, keşke istediğim yaşı da belirtseydim… İstediğimden daha çok küçük olmuştum… Kendimi 13 yaşımda hissediyordum…

Elimi, Adalcia’nın omzuna bırakmış ve onun hemen yanındaki sandalyeye geçmiştim. Nihayet oturabildiğime sevinmiştim. Dudaklarımdaki gülümseme çok daha yayılmaya başlamıştı. Gözlerimdeki parıltı coşkuyla göz bebeğimin etrafında dans ediyordu. Yüz hatlarımda şenlik, ruhumda ise cenaze vardı. Kalbim ise, bomboştu…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
N . Adalicia Bianchett
Şifacı
Şifacı
N . Adalicia Bianchett


Mesaj Sayısı : 149
Nerden : Paris
Tarafı : L'αzιєη∂α
Kan Durumu : Safkan
RP Yaşı : 25
RP Sevgilisi : sevgili yok ama çocuk var ?!?
Asa : Bitkisel Tarz
Galleon : 55609
Kayıt tarihi : 07/03/09

Bilgilerim
Sağlık:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)
Güç:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)
Seviye:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)

'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty
MesajKonu: Geri: '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık*   '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Icon_minitimeÇarş. Mart 11 2009, 21:49

Bakışlarımı cafénin mimarisinden çekmiş, önümde birleştirdiğim ellerime çevirmiştim. Neden yaptığımı bilmiyordum, belki de kendime hayrandım. Hayır, hayır... Kendime bayılmıyordum, öyle bir hayranlık değildi bu. Yine genç kızların yaptığı gibiydi. *Ah, aman Tanrım! Ona dokundu, o çok şanslı ve ondan nefret ediyorum* İçten içe kendimi kıskanıyordum. Bir zamanlar bu elleri tutan bir büyücü vardı... Ve şimdi kendimden nefret ediyordum. O elleri daha sıkı tutabilmiş olsaydım belki, bütün hayatım tepetaklak yuvarlanmayacaktı dipsiz bir çukura. İç çektim ve dışarıdan neye benzediğimi düşündüm, gözümün önünde canlanıyordu ihtimaller. En baskın olanı, şöyle bir şeydi; akli dengesi yerinde olmayan bekar bir cadı, kendi ellerini tutarak hayaller kuruyordu. Eh, yanlış sayılmazdı. Hayallere dalmıştım. Gözlerimin önünde birbirini tutmuş iki elimden biri, yavaş yavaş erkek eline dönüşüyordu. Her iki eldede parıltılı bir alyans belirmişti. Gülümsedim kendi kendime, bunu yaptığımı bilmiyordum. Başka bir dünyaya giriş yapmıştım sanki, elimi tutan o 'eski dostum' olan büyücüyü hissedebiliyor, özlediğim kokusunu içime çekebiliyordum. Bütün bunlar bir hayal olamazdı, değil mi? Gerçeğin basit bir kopyası, asla bu kadar 'gerçek' olamazdı. Hayır, hayaller tembeldi. Hep bir eksiklikleri olurdu, onları gerçekten ayıran bir eksiklik. Oysa şu anda gördüğümün hiç bir eksiği yoktu, belki de bundan önce 'hayatım' dediğim bir kaç gün hayaldi. Onların bir çok eksiği vardı zaten. Mesela duygular, hisler, ve vücudumda hissettiğim büyük bir delik.

Omzumda hissettiğim bir el, beni 'gerçek'lerimden çekerek 'hayal'ime döndürdü. Yine yoktu sevgilim karşımda, yine mutsuzdum. Olduğum yerde zıplamıştım gözümün önündeki görüntüler dağıldığında. Başımı kaldırdım, yüzüme geniş bir gülümseme yayılmıştı. İçten gülümsesemde, gözlerim bomboştu. Kardeşimi görmek bana her zaman iyi gelirdi, ne durumda olursam olayım onun yanındayken her şey sona ererdi. Sanki biri hayatımı elinde bir uzaktan kumandayla izliyormuş gibi. Lloyd gelince her şey biter, gidince kaldığı yerden devam ederdi. Onunla aynı yerde yaşamak bu yüzden keyifliydi işte. Hogwarts'ı yeni bitirmişti gerçi, yani onunla eğlenir miydim gerçekten, bilmiyordum. 'Lloyd?' Sesim hoşnutsuz çıkmıştı, öyleydim. Onu ayaklarından başlayarak dikkatlice süzdüm ve devam ettim. Tabii önce iç çekmiştim. 'Hogwarts'ta mevsimleri mi unuttun? Hasta olacaksın.' İşte, annelik duygularım kabarmıştı. Ve Lloyd'u gelir gelmez sıkmak istemiyordum. Onun bir şey demesine izin vermeden dudaklarımı araladım, hoş sesimle konuşmaya başladım. 'Afedersin, biliyorsun... Bütün şu annelik şeyleri.' Yüzüme buruk bir gülümseme yerleştirdim.

Vücudumu ona doğru çevirdim, elime de sıcak çikolatamı aldım. Biraz azalmıştı sıcaklığı, en azından küçükte olsa yudum alabiliyordum. Zaten çok sıcak değildi, başından beri. Daha doğrusu bir başkası için. Ama ben, sıcağa karşı oldukça hassastım. Mesela dilimi yakarsam, uzun bir süre bir şeyler yiyemem rahatça. Şimdi bedenim tamamen ona dönüktü. Sol dirseğim sandalyenin arkasına yaslanmıştı, sağ dirseğimde masanın kenarındaydı. Öyle ki boşta bulunsam, ya da hiç beklemediğim bir haber alsam dirseğim kayar, elimdeki bütün sıcak çikolata üzerime dökülürdü. Bunu farkedince dirseğimi biraz daha masanın ortalarına doğru hareket ettirdim.'Ee, küçü...' Ona 'küçük kardeş' demeye alışmıştım. Ama artık Lloyd yirmi yaşındaydı, bunu bırakmam gerekiyordu.*Kendime not...* diye geçirdim içimden *günleri saymayı bırakmadan önce, Lloyd'un yirmi yaşında olduğunu hep hatırla.* Ve devam ettim konuşmaya. Elbette ki o 'küçü' nün devamını tahmin etmişti, alışkanlığım olduğunu da biliyordu. 'Ee, Lloyd? Mezun olduğuna göre artık rahatsın.' dedim gülümseyerek. Biliyordum ki Hogwarts'ı bırakmak çoğu öğrenciye zor gelirdi, bana gelmişti. Şey, sadece biraz. Üstelik ben kolay bağlanan biriydim, duygusaldım. Oysa Lloyd daha sorumsuz, neşeliydi. Dönem sonunda geldiğinde anlatıyordu işte yaptıklarını, mesela ortak salona giremeyince kapıda uyumak. Bu yüzden endişelenmemiş, onunla bir abla-kardeş konuşması yapmamıştım. Yapmalı mıydım?

Sıcak çikolatamdan bir kaç yudum daha aldım. Bir yandan da Lloyd'un tanıdık yüz hatlarını inceliyor, onu ne kadar özlediğimi düşünüyordum. Elbette Kaitlynn ve Kyndra'yı da özlemiştim, ancak Lloyd farklıydı. Beni anlayabilirdi, anlıyordu da. Yalnız kalmaktan ve sessizlikten hoşlanmazdım, oysa Kyndra ve Kaitlynn yalnızlıktan hoşlanırdı. Ben de böyle bir durumda Lloyd'a giderdim. Ben bir anneydim, belki biraz değişmiştim. Ve Lloyd, hayatının en güzel sayılabilecek zamanlarını yaşıyordu. Doğrusu bir 'anneyi' anlayacak yaşta değildi, gençti. Yine de beni her zaman dinlemiş, bana her zaman vakit ayırmıştı. Mesela şimdi. Konuşmaya ihtiyacım vardı, ve o buradaydı. Geldiğinden beri de hayalle gerçek, iyiyle kötü, ölümle yaşam arasındaki o ince çizgiyi düşünmüyordum. Gülümsedim, içimden geleni söyleyecektim. Sıcak çikolatayı masaya bıraktım, yüksekte duran sol elimin parmaklarına, hiç bir yerden destek almayan kolumdaki sağ elimin parmaklarını geçirmiştim sıkıca. 'Seni özlemişim Lloyn.' dedim, hala gülümsüyordum. Ya bu mutluluk, ya cafédeki şekerli koku başımı döndürmeye başlamıştı.


P.S : Hiiii !!! 21.30 kuralını geçirdim, kısa kesmem gerekti


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://journalist.turkforumpro.com
Lloyd Talwin Bianchett
Mezun
Lloyd Talwin Bianchett


Mesaj Sayısı : 7
Yaş : 30
Kan Durumu : Muggle Doğumlu
RP Yaşı : 21
Galleon : 55485
Kayıt tarihi : 09/03/09

Bilgilerim
Sağlık:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)
Güç:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)
Seviye:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)

'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty
MesajKonu: Geri: '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık*   '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Icon_minitimePerş. Mart 12 2009, 19:03

Burun kırın ederek Adalcia’nın mevsimler hakkında ileriye sürdüğü teoriyi dinlemiştim. Onun annemi hiç aratmadığı bir gerçek olsa da, benimle bu kadar ilgilenmesini istemezdim. Hangi erkek kardeş, kız kardeşinden böyle bir ilgi isterdi ki? Yinede bizim kardeşlik bağımız çok daha farklıydı. Birbirimizle dalga geçmez, ya da lüzumsuz konulardan konuşmazdık. Adalcia’nın bazen bir abla olduğunu bile unuttuğum gerçekti. Daha çok bir anne, bazen ise yakın bir arkadaştı. Adalcia’nın kalbimdeki yeri anlatılamaz, kelimelere sığmazdı…

Yanına oturduğum anda yumuşak bir sessizlik olsa da bozuntuya vermeden gülümsememi yüzümde saklamaya çalışmıştım. Onun da benim gibi dalgın ve boş olduğunu düşünüyordum. Onda ne sorun vardı, henüz çözememiştim. Fakat sorabileceğimi de düşünmüyordum. Kardeşim olmasına rağmen, hala üzerimde ona karşı hafif çekingenliğim vardı. Fakat bu çekingenliği hiçbir zaman dışa vurmamıştım. Ne zaman ciddi bir konu açılsa bunu şakaya döndürürdüm. Adalcia ile ‘bu şekilde’ konuşmak benim tarzım değildi, bunu biliyordum. Adalcia’nın ağzı, bir şeyler söylemek için açılmış fakat ‘küçü…’ kelimesiyle yarım bırakmıştı. Ne söylemek istediğini anlamam çok uzun sürmemişti. Bunun etkisiyle ise, yüzümdeki gülümseme daha da yayılmış, gözlerimdeki ışıltı, ışık saçmaya başlamıştı. Gerçekten, rahatsız edici bir şekilde mutlu gözüküyordum. Bu kadar abartmama gerek yoktu. Adalcia, sorusunu yinelemişti… Hogwarts ile ilgili klasik bir soru ile karşılaşmıştım ve gerçeği söylemek gerekirse, cevabım ne olacaktı gerçekten bilmiyordum.

“Umm…” İç çekmiştim. Yüzümdeki gülümsemenin otomatik olarak yok olduğunu fark etmiştim. Gözlerim ise, ‘hmm..’ sanırım yanıp kül olmuştu. Buharlaştıklarını hissedebiliyordum. Dikkat etmeseydim, belki de buhar damlacıkları yanaklarımdan akacaktı! Böyle olsun istemezdim… Cümleme devam etmeliydim.

“Rahat mı?” Yüzüme gülümsemem hemen dönmüştü. Vay, iyi rol yapıyordum… “Elbette! Nihayet derslerden kurtuldum Adalcia! İksiri hiç özlemeyeceğim!” Kıkırdamam cümlemi tamamlamıştı. Tam anlamıyla Adalcia’yı kandırmıştım. Eh, onu böyle kandırmak hoşuma gitmese de, yapmam gereken bir görevdi. Hayatta yerine getirmediğim yüzlerce sözüm vardı. En azından bunu kendime borçlu olduğumu hissediyordum. Derin bir nefes aldım ve ruhumu sessizliğe bırakmıştım. Garip bir zamanla, Adalcia’nın çocuğu aklıma gelmiş ve gülümsemiştim. Cidden, o neredeydi? Bu konuyu çok eşelemek istememiştim. Adalcia’nın onu evde tek bırakmayacağını bilmem gerekiyordu.

'Seni özlemişim Lloyd.' Beklenmedik bir ses tonu ve beklenmedik bir zamanda söylenen bu cümle benim komik bir şekilde sırıtmama neden olmuştu. Bir an ‘eski beni’ hissetmiştim, o anda ve bu sevinmemi sağlamıştı. Çok fazla bekletmeden bende karşılık vermiştim. Yüzümde alaycı bir ifade bulunmaktaydı. Bir yandan kıkırdıyordum…

“Ah, bende seni elbette Adalcia! Fakat, kardeş olduğumuz için bu ilişkiye bir son vermeliyiz!” Kıkırdamam küçük küçük çıkan bir kahkahaya dönüşmüştü. Adalcia’nın yüzünde anlaşılmaz bir ifade bulunuyordu. Şüphesiz, anı bozduğum için benden bunu hemen kesmemi isteyecekti. Bu yüzden o daha söze girmeden, ben gülüşümü kesmiştim. Fakat içten içe gelen kahkahalarımı yutuyordum. Hey! Bu gün içerisinde attığım ilk kahkaha bu olmalıydı… Bir haftaya Hogwarts tutkumun yok olacağını hissediyordum. Sanırım… Bu, en iyisi olmalıydı. Değil mi?

“Senin aklından neler geçiyor? Durgun gibisin?” Duraksamıştım. Bunu tekrar yapmıştım… Ablamın iç dünyasına girmeye kalkışmıştım. Kendime bunu yüzlerce hatırlatmıştım. Kişileri ciddi bir şekilde dinlemek bana göre değildi. Madem bunu soruyordum, işi şakaya döndürmemeliydim. Bazen bu çok onur kırıcı, bazen ise sinir bozucu oluyordu. Adalcia’nın üzgün olduğu açıktı. Onu daha da üzmek istemiyordum. Yüzümdeki gülümseme silinmiş, yerini bir tebessüm almıştı. Gözlerimdeki şenlik ise sona ermişti. Şiddetli esen bir rüzgârın bıraktığı sessizlik vardı. İçten içe, bu gözlere baksam, kendimin üzgün olduğunu anlayabilirdim…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
N . Adalicia Bianchett
Şifacı
Şifacı
N . Adalicia Bianchett


Mesaj Sayısı : 149
Nerden : Paris
Tarafı : L'αzιєη∂α
Kan Durumu : Safkan
RP Yaşı : 25
RP Sevgilisi : sevgili yok ama çocuk var ?!?
Asa : Bitkisel Tarz
Galleon : 55609
Kayıt tarihi : 07/03/09

Bilgilerim
Sağlık:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)
Güç:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)
Seviye:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)

'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty
MesajKonu: Geri: '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık*   '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Icon_minitimeCuma Mart 13 2009, 17:25

Derin bir nefes aldım. Kapının açılmasıyla oluşan ufak esinti, içerideki bütün kokuyu oturduğumuz masaya doğru üflemişti. İçime çektiğim çikolata, meyve ve başka şekerli kokulardan sonra, vermeyi unuttuğum havayı bıraktım. Ardından tekrar nefes almıştım, bunun nedeni nefessiz kalmış olmamdı. Bütün bu kokular bana bir yerden oldukça tanıdıktı, ancak bir şeyler çağrıştırmıyordu. En baskın gelen koku ise tarçındı. Dudaklarımı sımsıkı kapadım ve soluklarımı hızlandırdım. Aslında nefes almıyor, havayı kokluyordum belli etmeden. Tarçın, kesinlikle tarçındı özellikle burnuma ilişen. Yutkundum ve başımı çevirdim, mutfağa doğru. Neden bilmiyordum, iç güdüseldi belki de. Tekrar Lloyn'a döndüm, yine bekliyordum. Bir yandan da sandalyenin arkasına vuruyordum parmaklarımı belli bir ritimle. Sessiz ama baskın, aceleci ama sabırlı, öfkeli ama sevecen ritimlerdi bunlar. Hiç bir şey anlatmadığını biliyorum tüm bunların, ama öylelerdi. Sert bir sesi vardı, ancak yumuşak melodiye sahipti. Hızlı ama dikkatli ritimlerdi...

' Ah, bende seni elbette Adalicia! Fakat, kardeş olduğumuz için bu ilişkiye bir son vermeliyiz !' Boş bakışlarımı boş gözlerine dikmiş olabilirdim ama yine de gülümsüyordum. Eskiden olsa gülümsemez, sadece kesmesini söylerdim. Ama onun bu neşeli halini özlemiştim. Tam zamanında çıkmıştı zaten karşıma. Sabah onu uyandırmayı düşünmüş, sonra Hogwarts'tan sonra rahat rahat uyumayı isteyebileceğini aklıma getirmiştim. Olsun, işte buradaydık. Sohbet ediyor, gülüyorduk. Çocukken arada bir onu kıskanmış olsamda, Hogwarts'a gidince değişmiştim. İlk önce ben evde yokken onun daha da göze gireceğini düşünmüştüm. Ancak onu hiç göremediğim zaman, küçük yumurcağı ne kadar özlediğimi farketmiştim. Eğer onu kıskansaydım, aramızda bir şey olsaydı, özlemezdim. Ve ben gelince, o gitmişti Hogwarts'a. Bir türlü görüşememiştik, ancak sonunda bitmişti. Bilemiyordum, belki de Lloyn orada olmayı tercih ederdi. Çünkü aramızdaki ilişki daha çok bir arkadaşa benzese bile, ben bir ablaydım. Biz bir aileydik. Oysa ki Hogwarts'ta arkadaşlarıylaydı. Canımı sıkmak istemiyordum, kendi kendime dert yanıyordum. Üstelik yaptığım şeyin tek adı vardı, o da 'Havadan nem kapmak'. Ortada bir şey yoktu ki, neden dertleniyordum? Gülümsedim.

'Senin aklından neler geçiyor? Durgun gibisin?' Gülümsemem, olması gerekenin aksine solmamıştı. Az önceki gibiydi, belki gözlerimdeki pırıltı biraz kaybolmuştu. Ama hala oradaydılar, ait oldukları yerde.'Sadece evlendiğinde ve bir çocuk sahibi olduğunda anlayabileceğin şeyler. Bilirsin işte, çocuk büyütmek... Biraz yorucu.' Yalan söylemiştim, başka ne yapabilirdim ki? Boşu boşuna ortamı germenin anlamı yoktu. Üstelik Lloyd, bu konuyu tekrar hatırlattığını düşünüp üzülebilirdi. Söylemem gereken şeyleri kendime hatırlatmamaya çalışarak sıcak çikolatamdan bir kaç yudum daha aldım. Boğazım yanıyordu, ancak soğumuş olan 'sıcak' çikolatayla ilgisi yoktu. Vücudumun her yeri yanmaya başlamıştı neredeyse. Yanaklarım alev alev olmuştu. Belki ten rengime hükmedemiyordum şu anda, ancak mimiklerimi gayet başarılı kontrol ediyordum. Az önceki gibi gülümsüyordum, gözlerim yine ışıl ışıldı. Yanmaya başlıyorlardı yavaş yavaş. *Ah, hayır... Olamaz.* Bir tür hastalığım vardı. Hastalık değilde, iltihap gibi bir şey. Ağlarken gözlerimden akanlar yaş değildi. Lloyn'un bundan haberi yoktu, olmasına da gerek yoktu. Özellikle şimdi. Bu konuyu açmak, Lloyn'un tedirgin olmasını, benim için üzülmesini istemiyordum. Neden mi tedirgin olacaktı? Uzun ve başka bir hikaye, başka zaman anlatılmalı.

Yutkundum ve konuyu değiştirmek istiyormuşcasına -ki öyleydi- 'Eski 'fazla' neşeli halinden pek bir eser yok gibi. Hani şu biraz alaycı yüz ifaden vardı ya? Hogwarts'ta çok mu sert davrandılar?' Zoraki bir soru olduğu belliydi. Zaten cümlenin bazı yerlerinde kekelemiş, kızarmış olan burnumu çekmiştim. Amatörce yutkundum yeniden. Lloyn'un yüz hatlarını incelemeye başladım. Bir şeyler çıkarmaya çalışıyordum ancak bu konuda iyi olduğum söylenemezdi. Önüme düşen sarı tutamı kulağımın arkasına sıkıştırdım ve Lloyn'dan bir cevap beklerken etrafı incelemeye başladım. Bu sefer ellerim, kucağımda birleşmişti. Buz gibi bakışlarım duvarlarda, ardından tavanda dolaşmıştı. Kısa bir süre sonra ise kendimi insanları incelerken bulmuştum. Hemen başımı çevirdim, başka bir yere bakmaya çalıştım. Mesela pencereden dışarıya. Evet, gelen geçen büyücüleri izlemek, oyalanmam için yeterliydi. Nedene oyalandığımı ise bilmiyordum. Sanırım Lloyn'a ilk defa yalan söylemem, beni rahatsız ediyordu. Cafénin penceresinde, aşağıya doğru kayan damlaları izliyordum. Ah, büyücüleri izlemek fazla sıkıcıydı. Hele bazılarıyla göz göze gelmek, utanç vericiydi. Belki de bana öyle geliyordu şu anda. Bu yüzden bakışlarımı zararsız yağmur damlacıklarına dikmiştim.

Bir süre sonra Lloyn'a döndüm, yeniden. Hala cevabımı alamamıştım. Ya dikkatimi dağıtmaya çalıştığım için bana dakikalar geçmiş gibi geliyordu, ya da gerçekten dakikalar geçmişti ve Lloyn bir şeyleri söylemek istemiyordu. Bunu ona soramayacağıma göre, emin olmamın bir başka yolu yoktu. Masadaki peçetelerden birine uzanırken dirseğim, boş bardağa çarpmıştı. Düşmemişti, sadece biraz kenara kaymıştı. Onu masanın öteki ucuna koydum ve peçeteleri çektim. Onları da masanın kardeşimle benim aramdaki boşlukla aynı hizada olan bir yerine koydum. Sadece oyalanmak için yapmıştım bunu. Bir şeyler sakladığım çok mu belli oluyordu acaba? Peki ya gerildiğim? Sürekli ritim tutuyordum ve bakışlarımı hep aynı yerlerde dolaştırıyordum. Öyle ki gözlerimi kapasam, caféyi ve insanları bir kağıda çizebilirdim.

P.S : kusura bakma, kimya sınavından sonra hayata küstüm.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://journalist.turkforumpro.com
Lloyd Talwin Bianchett
Mezun
Lloyd Talwin Bianchett


Mesaj Sayısı : 7
Yaş : 30
Kan Durumu : Muggle Doğumlu
RP Yaşı : 21
Galleon : 55485
Kayıt tarihi : 09/03/09

Bilgilerim
Sağlık:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)
Güç:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)
Seviye:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)

'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty
MesajKonu: Geri: '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık*   '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Icon_minitimePaz Mart 15 2009, 14:14

Soruma yanıt vermişti. Fakat doğru söyleyip, söylemediğini anlayamamıştım. Adalcia gözümde karmaşık bir abla olarak oluşurdu. Onu çözmem ve söylediklerinde doğruluk-yanlışlık payı bulmam biraz zor olurdu. Fakat kardeşlik bağlarımız, beni ona inanmaya zorluyordu. Zaten Adalcia’nın bana duygusal açıdan açılması her zaman garibime giderdi… Gerçekten içerisindeki ‘acının’ ne olduğunu hiç öğrenemeyebilirdim. Her zaman sormak isterdim. Fakat bunu ne zaman denesem, belli ki başarısız oluyordum. En iyisi, eşelememekti. Yutkundum… Eğer üzgün ise, onu eğlendirmek benim görevim olmalıydı. Kendimi bile eğlendiremiyorken, onu nasıl eğlendirecektim bilmiyordum. Fakat çabalayabilirdim…

'Eski 'fazla' neşeli halinden pek bir eser yok gibi. Hani şu biraz alaycı yüz ifaden vardı ya? Hogwarts'ta çok mu sert davrandılar?' Gülümsedim… Fakat bu gülümseme ne kadar parlaktı bunu bilmiyordum. Hogwarts tekrar aklıma gelmişti. Kim bilir şimdi neler yapılıyordu! Büyük şölen sona mı ermişti? Yoksa öğrenciler hala trende miydi? Belki de trenden inmişler, testrallerin çektikleri arabalar ile Hogwarts’a yöneliyorlardı. Bu kadarı yeterdi! Daha fazla düşünmemeliydim. Kendimi Ravenclaw’lı bir öğrenci olarak düşünmüştüm ve bu düşünce beni güldürmüştü. Sanki içimde büyük bir ders tutkusu vardı da ‘okulu’ bu kadar çok özlemiştim. Hayır! Bunu sürdüremezdim. Adalcia’ya bir kez daha baktım ve alaycı bir ses tonu ile devam ettim. Gözlerim umarım gülümsemeye başlamışlardı. Parçası eksik bir saat, doğru çalışamazdı…

‘Mm…’ Daha yaratıcı olmalıydım… Söyleyebileceklerim bir düşünce sesinden daha fazla olmalıydı. Beynim adeta durmuştu, artık düşünemiyordum. ‘Ah, Adalcia! Buraya gelirken çalmış olmalılar! Ama evet! Hogwarts’taki cezalarımı hiç unutmayacağım! Uyumaya izinsiz gitsen, geceyi yasak ormanda geçiriyorsun! Tanrım! İlk cezam… Hiç unutmayacağım!' Gülümsemiş ve neşeli bir şekilde iç çekmiştim. Adalcia’ya her şeyin yolunca olduğunu belirtmek istiyordum.

Adalcia’nın hafif kıkırdayan sesinden sonra, biz hariç cafédeki herkesin konuşmaya başladıklarını işitmiştim. Onda gerçekten bir sorun vardı bunu hissedebiliyordum. Başka zaman olsa, abla-kardeş bağımızı unutur, bir dostça ona yönelebilirdim. Fakat kendi beynimin içi bile bu kadar sönükken, onu nasıl dinleyebilirdim bilmiyordum. Belki de ben abartıyordum… Belki de o… İyiydi! Yalnızca yorgundu. Tek başına çocuk büyütmek –her ne kadar hiçbir fikrim olmasa bile- zor olmalıydı. Ona hak veriyordum. Bu doğrultuda Adalcia ile ilgili aklımda kurduğum olasılıkları elimin tersiyle bir kenara ittirmiştim. Gerçi, kendi sorunlarımla bile uğraşmak istemiyordum. Terlemiştim! Bu yağmurlu günde nasıl terleyebildiğimi bilmiyordum. Fakat elim yakama gitmişti… Gömleğimin bir düğmesini çözmüş, kollarımı sıvamıştım. Adalcia’ya yönelerek sıkıntımı engellemeye çalıştım;

‘Simon nerede?’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
N . Adalicia Bianchett
Şifacı
Şifacı
N . Adalicia Bianchett


Mesaj Sayısı : 149
Nerden : Paris
Tarafı : L'αzιєη∂α
Kan Durumu : Safkan
RP Yaşı : 25
RP Sevgilisi : sevgili yok ama çocuk var ?!?
Asa : Bitkisel Tarz
Galleon : 55609
Kayıt tarihi : 07/03/09

Bilgilerim
Sağlık:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)
Güç:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)
Seviye:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)

'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty
MesajKonu: Geri: '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık*   '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Icon_minitimePaz Mart 15 2009, 15:18

Lloyd'un Hogwarts ile ilgili söylediklerine gülümseyerek karşılık verdim. Ve dudaklarımın arasından, kıkırdamaya benzer sesler çıkmıştı. Ben... Mutluydum? Buna ben bile şaşırmıştım. Oysa ki hayatımda üzülecek hiç bir şey yoktu. Arada bir aklımı ele geçiren, canımı acıtmak için her türlü yola başvuran özlem duygusundan başka hiç bir şey etki etmiyordu hayatıma. O özlem duygusuda genellikle kısa süreliydi. Kısa süreli, ve kolayca geçiştirilebilir. Bir hastalık adı versem, daha iyi anlardınız belki ama yapamayacağım; böyle bir şeyle hiç karşılaşmadım. Çok can acıtıcı, ama tedavisi kolay ve kısa bir hastalık yoktu. En azından büyücülerin dünyasında. Kıkırdamalarım kısıldıktan sonra gülümsemem, az öncekinden daha ihtişamlıydı. Bir gün Lloyd'un Hogwarts maceralarını dinlemek isterdim doğrusu.

Caféde birden bire ortaya çıkan uğultuyla, 'bir şey mi oldu' düşüncesiyle belimden dönerek cüppeli büyücülere baktım. Hayır, sadece konuşuyorlardı. Az öncekinden daha kalabalık değillerdi ancak kesinlikle daha gürültülülerdi. Dudaklarımdaki gülümseme, onları izlerken sönmüştü bir sebebi olmadan. Tekrar Lloyd'a döndüğümde, yüzümde en ufak bir tebessüm bile yoktu ancak gözlerim ışıl ışıldı. Sorusunu duyduğumda iç çektim ve 'Annemle babam... Bizi ziyarete geldiler. Çıkarken onlara rastlamamış olman bir mucize.' diye yanıtladım. Annem biraz fazla duygusaldı. Lloyd'u görse, sanki yıllardır bilinmeyen yerlerde esir tutuluyormuş gibi davranırdı. Tıpkı beni gördüğündeki gibi. Gün boyunca sadece o zaman yalnız kalabilmeyi ummuştum. Ancak annem, beni kolay kolay bırakmamıştı tabii ki. Neyse ki kısa süre sonra çok özledikleri torunlarıyla oynamaya başlamışlardı, bende hemen kaçmıştım evden. Bugün herhalde on altı yaşıma geri dönmüştüm. Ancak genç hissetmek, her zaman iyi değildi. Şu andaki halimden memnundum. Yirmi beş yaşında bir büyücü olmak bazı şeyler ifade etmeliydi, değil mi? Kendi başımın çaresine bakabilirdim mesela. Kendimi güvende hissedebilirdim. Ama on altı yaşındaki bir büyücü olarak kendimi amatör, tehlikede ve şımarık hissediyordum. Sanki kendi hayatımı kontrol edemiyormuş, ne olursa olsun akıntıya karşı yüzemiyormuş gibi. Gerçi ben, akıntıya karşı yüzdükçe daha hızlı sürüklenmiştim. Tıpkı çırpınan birinin bataklığa daha çabuk batması gibi, şelaleye yaklaşmıştım. Ve bunun üzerine şelaleden aşağı düşen, kayalıklara çarpan ben olamamıştım. Belki de olmamıştım demek daha doğru, ne de olsa intihar etmek ya da ölmek gibi bir düşüncem yoktu.

Bütün bunları düşünürken bakışlarımın masadaki atkıma takıldığını bilmiyordum. Sanki bunları düşünürken, ormanda kaybolmuştum. Bunun ne demek olduğunu yine anlamamış olabilirsiniz, tıpkı diğer düşünülmeden söylenmiş cümlelerim gibi. Yani nereden geldiğimi biliyor, çıkışa ilerlediğimi sanıyor ama daha kötü hale getiriyordum her şeyi. Bu sefer nereden geldiğimi de bilemez hale geliyordum. Aynı ağaçları sadece iki kere görsemde, zihnimin oynadığı oyunlarla bu sayı beşe ya da altıya çıkıyordu. Güneş batarken, ümidimi yitiriyordum. Haykırmaktan yorulmuş ses tellerim acıyordu artık. Soğuk havayı içime her çekişimde ciğerlerim yanıyordu. Titriyordum. Hem korkudan, hem soğuktan. En sonunda yere uzanıyor, dizlerimi karnıma çekiyordum yatağın altındaki canavardan korkan bir çocuk gibi. Ve yatağın altındaki canavarın, beni almaya geldiğini biliyordum. Başımı iki yana salladım. Bütün bunlar saçmaydı, çok saçma! Az önce bebeğimin nerede olduğunu yanıtlarken, birden ormanda ölmek üzereyken bulmuştum kendimi! Bugün bir şeyler oluyordu, kesinlikle. Gözlerimdeki parıltı sönmüş olmalıydı, emindim bundan. Ama o kadar iyi bir tiyatrocuydum ki, hala gülümseyebiliyordum. Belki de fazla iyi bir yalancıydım.

Önüme konulan bir başka sıcak çikolatanın kokusuyla kendime geldim. Başımı kaldırdım, boş bir ifadeyle garsona baktım. Bir yanlışlık yapmış olduğunu anlamıştı ve bardağın üzerindeki parmaklarını gevşetemeden tekrar eline almıştı bardağı. Garson arkasını döndüğünde Lloyd'a baktım. Boynum acımıştı. Bir kaç dakikadır başımı hareket ettirmeden tek bir yöne bakmaktan boynum tutulmuştu. Ayağa kalktım ve Lloyd'un karşısına oturdum. Boynum tutuldu dememiştim ama sandalyeye ilerlerken boynumu ovalıyordum. Dudaklarımı araladım her zaman ki gibi, ve benden beklenmeyecek şekilde sustum. Ne demek üzereydim, bilmiyordum. Sıkılmıştım herhalde, susmaktan sıkılmıştım. Bu yüzden bir şey demeye çalışmış, ardından vazgeçmiştim. Tabii bu sadece bir teoriydi. Ancak kısa bir süre sonra söyleyecek bir şey bulmuştum. 'Seni bir konuda uyaracağım...' Yüzümde şeytani sayılabilecek bir gülümseme belirmişti. '...Annem tam sana uygun bir kız bulmuş. Fransızmış ve çok asil bir aileden geliyormuş.' Cümlemi bitirir bitirmez şen bir kahkaha patlattım. Annem hep böyleydi işte, hayatlarımızı kontrol etmeyi severdi. Benim bir oğlum olduğundan beni rahat bırakmıştı ancak Lloyd'un evlenme yaşının geldiğini düşünüyordu. Onu aksine ikna etmeye çalışsamda boştu, bu yüzden denememiştim bile. Ah, birde Lloyd ile annemin mücadelesini izlemek hoşuma gidiyordu, hemde çok.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://journalist.turkforumpro.com
Lloyd Talwin Bianchett
Mezun
Lloyd Talwin Bianchett


Mesaj Sayısı : 7
Yaş : 30
Kan Durumu : Muggle Doğumlu
RP Yaşı : 21
Galleon : 55485
Kayıt tarihi : 09/03/09

Bilgilerim
Sağlık:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)
Güç:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)
Seviye:
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Img_left100/100'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty_bar_bleue  (100/100)

'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Empty
MesajKonu: Geri: '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık*   '' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık* Icon_minitimeÇarş. Mart 18 2009, 18:30

Demek anne ve babam bizi ziyarete gelmişlerdi ha? Onları özlediğim gerçekti. Fakat bazen çok üzerimize düştüklerini düşünüyordum. Bu küçükken de böyleydi. Hâlâ da devam etmekteydi. Ufak bir sessizlik tekrar etrafımızda dolanırken, beynimin içinde yaşayan o üzüntümün artık geçmeye başladığını hissetmiştim. Artık büyümüştüm… Hogwarts’ta eğitim göremeyeceğim bir gerçekti fakat oraya tekrar gidebilirdim! Belki yarın değil, ama ileride gideceğimi biliyordum. İşte bu yüzden fazla üzülmemeye gayret gösterdim. Eski ‘ben’ olmalıydım ve bunu, hemen yapmalıydım…

‘Bir şişe ateş viskisi!’ Belki buna fazla erken bir saatte başlamıştım, fakat artık aldırmıyordum. Gülüyor, etrafıma rahatça bakabiliyordum. Ten rengim yerine dönmüş, içim huzura kavuşmuştu. Fakat kalbim hâlâ ağlamaktaydı. Bunun ise kendi üzüntümden dolayı olmadığını biliyordum. O kalp yalnızca bana ait değildi ve ne zaman kız kardeşim –ona hiçbir zaman böyle hitap etmemiştim- üzülse, kalbimde üzülmekteydi. Masanın ortasına kahverengi cama sahip bir şişe konmuştu. İçkim gelmişti fakat onu hemen açıp içmek aklıma gelmemişti. Adalicia bir şeyler söylemek için ağzını açmıştı. Bende bunu erteleme kararı almıştım.

'Seni bir konuda uyaracağım... Annem tam sana uygun bir kız bulmuş. Fransızmış ve çok asil bir aileden geliyormuş.'

İç geçirmiş ve Adalicia’nın cümlesini bir gülümseme ile bitirmiştim. Annem reşit olduğumdan beri böyle davranmaya başlamıştı. En azından gerçekten büyüdüğümün farkına vardığını bana böyle bildirmekteydi! Adalicia’nın cümlesine karşılık olarak bir şey söylememiştim. Gülümsemek ile yetinmiştim. Fakat artık mutsuzluğumu dışarıya yansıtma korkumun içimde barınmadığına emindim. Mutluydum ve mutlu olduğumu çevreme yansıtabiliyordum. İçki şişemi avucumun arasına almış ve kapağını elimle açmıştım. Onu içmeden önce şişeyi hafif havaya doğrultuş ve bir gülümseme ile, kız kardeşime doğru şerefe kaldırmıştım. Ardından acı sıvının boğazımın içinden akıp gitmesine izin vermiştim. Bu duyguyu özlemiş olsam bile, yakın bir zamanda hasta olabileceğimi hissediyordum. Yağmur yağmaktaydı fakat son derece ince bir gömlek giymekteydim. Ayakkabılarım bot olması gerekirken spor ayakkabıydılar ve buz gibi soğuk bir içkiyi içiyordum. Eh, yine de vazgeçemiyordum. Artık özgür sayılırdım ve bu özgürlük, ruhumu uyandırabilmişti. Uzun bir süreden sonra kendime gelebilmiştim. Hiçbir şey umurumda değildi…

‘Eee? Okul senemiz boyunca birbirimizden son derece uzakta kaldık! Bu sene tamamen boşum! Seninle mükemmel şeyler yapmak istiyorum! Bir yere gitmiyorsun ama, değil mi?’ Sesimde hafif hayal kırıklığı mevcuttu fakat bu o kadar önemli bir şey değildi. Henüz Adalicia’nın gidip gitmeyeceğine dair bir cevap almamıştım. Yalnızca giderse ne kadar üzülebileceğimi ona bu hareketimle bildirmek istiyordum. Fakat bunu çok fazla yüzümde tutmamıştım. Cevap vermesine fırsat bulamadan atılmıştım;

‘Seni harika yerlere götüreceğim! Öğrenciliğimde arkadaşlarımdan öğrendiğim birkaç güzel yer var! Kim bilir, belki Simon’u da alıp bir yerlere gideriz? Ah, seninle tatil yapmayı gerçekten çok özledim! Şuna ne dersin!? Belki… Balonla da seyahate çıkarız, hı?’

Sesim fazla hevesli gelmekteydi. Bunu hissetmiştim. Fakat elimde değildi… Kalbim ani bir şekilde mutlulukla dolup taşmıştı. Kendime engel olamıyordum. Hafif bir kahkaha ile içkimden bir yudum daha almıştım. Soğuktu! Tanrım, hasta olacaktım!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
'' Yalnız Kalmak İstemiyordum, Belki de Kendimden Korkuyordum..." *herkese açık*
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Accio-Hogwarts :: - Büyülü Bölgeler - :: Hogsmeade :: Café Angéla-
Buraya geçin: