Yeni Bir Gün..

Bella yine uykusundan kalkmış -en azından çalışmış- , halsiz ve bitkin bir halde üzerini giydi. Altına her zamanki gibi bir kot üstüne de bir bluz geçirmişti. Makyaj aynasının başına geçip yarım saat boyunca makyaj yaptıktan sonra odasının kapısını hızlıca açtı ve bütün malikaneyi uyandırmak için bağırdı;

"Lolo,Stam,Andrei,Eric,Boris! Hadi ama,ben bile uykumu bitireli çok oldu!"

Kesinlikle yalan söylemişti... Uykusunu bitirmek mi? Bella mı? Ah,tabiki böyle birşey olmazdı. Bell'in son vazgeçeceği şey uykuydu. -Lolo'yu saymayınca tabii.- Merdivenlerin gıcırtısıyla birlikte Stam'in,Andrei'nin,Eric'in ve Boris'in aşağı indiğini gördü. Yanlız tek sorun ikizi Lolo yoktu. -Loisa- Yüzüne salakça bir gülümseme yaydıktan sonra merdivenleri ikişer ikişer çıkmaya başladı. Loisa'nın odasının önüne gelince kapıyı hızlıca iterek,Loisa'nın yatağına çıktı.

"Looooooo! Uyan uyan uyan!"

Gören de Bella'yı bebek sanacaktı. Küçükken de hep Lo uyurdu,Bell kaldırırdı. -Artık bu nasıl bir kaldırmaysa,işkence denebilir- Loisa'dan bir yumruk yedikten sonra ona döndü ve konuşmaya başladı;

"Siz bilirsiniz bayan..."

Loisa'yı gıdıklamaya başladı. Lo kıkır kıkır gülüyordu,bir yandan da Bell'e hala vurmaya çalışıyordu. Bella ise kontrolü eline aldığından dolayı ukalalık yapıyordu. Loisa artık uyanmıştı,Bell yanağını sıktıktan sonra Lo'nun yanağına kocaman bir öpücük kondurdu. İşe gitmesi gerekiyordu,Lo'nun da Bella'nın da... Loisa'ya göz kırptıktan sonra hızlıca malikaneyi terketti. Sakin bir yer bulduğunda,Hogsmeade'e cisimlendi.

~~~

Üç Süpürge'ye geldiğinde yerde camlar vardı. Neden camların olduğunu anlayamamıştı ama büyük ihtimalle ayyaşlar iki üç şişe kırmışlardı. Umutsuz bir şekilde elini cebine götürdü ve asasını çıkararak;

"Aklapakla!"

dedi. Ortam temiz görünüyordu. -en azından şimdilik- Yüzüne gülümsemesini yaydıktan sonra kendine kaymak birası almak için bara doğru ilerledi. Sabah sabah soğuk bir kaymakbirası gerçekten insana çok güzel geliyordu. Birasını yavaş yavaş yudumlamaya başladı.

William sert ve kararlı bastığı adımlarıyla ilerliyordu. Elleri paltosunun cebinde, ağzında bir sigara ve gideceği yer belli. Aklından bir an için bile çıkmayan Bella'ya gidiyordu tabii ki. Mekâna yaklaştığını farkettiğinde dağınık saçlarını düzeltmeye girişti. Yolun kenarında yatan birkaç ayyaşa attığı sert bakışlarıyla onları Bella'nın dükkânından uzakta tutmak istemişti. Aslında Bella bu sefillerin icabına bakabilirdi ama bu William'ın hiç hoşuna gitmezdi. Mekânın kapısını hızla savururken ağzındaki sigarayı sokağa fırlattı. Şaşkın bakışlarıyla onu süzen Bella'ya doğru gülümseyerek yaklaşıyordu. "Günaydın güzelim!" Ardından Bella'nın şaşkın bakışlarına rağmen ona doğru yaklaştı ve beline dolandı. Dudaklarına öpücük kondururken bundan rahatsız olabileceği aklına gelmişti. Yani William'ın defalarca söylemesine rağmen her zaman ondan uzak kalmayı tercih eden Bella'nın... Bunu daha fazla sürdürmemesi gerektiğini anlayarak dudaklarını çekti. Ardından paltosunun cebinden bir kırmızı gül çıkarıp Bella'ya uzattı. "Bu gül, hayatımı anlamlı kılan dünyalar güzeli kıza!" Çok mu abartmıştı ne? Ama bundan hiç rahatsız olmadığını farketti. Yani Bella'ya karşı hissettiklerinden... Yavaş adımlarla bara doğru ilerleyip oturduklarında William hiç beklemeden Bella'nın ellerini sımsıkı kavradı. Bu aceleci ve vurdumduymaz tavırlarını hiçbir zaman değiştiremiyordu nedense! Bella'nın gözlerine bakarken şaşkınlığını her hâlinden sezebilirdi. "Nasılsın aşkım!" William Bella'nın net bir cevap vermemesine rağmen çıkıyorlarmış gibi davranıyordu. Bella'nın bakışları karşısında cevap bekler bakışkarıyla onu süzmeye devam etti. Bir yandanda avuçlarındaki pamuksu elleri okşuyor, Bella'yı ne kadar özlediğini her geçen saniye biraz daha kavrıyordu...

Aaron Domuz Kafası'ndan çıktıktan sonra tekrar Üç süpürge'ye geldi. Bugün kafasında binlerce problem vardı ve Hogsmade'de de ona yetecek kadar içki ... Bu nedenle bugün o bardan bu bara gezinip duruyordu Aaron. Pek birşey içtiği söylenemezdi ama yine de onu rahatlatıyordu bu. Barın kapısından girer girmez gözüne Bella çarptı. Pek neşeli sayılacak ama sayılamayacak şeyler yaşadığı bir kadını burda görmek onu pek rahatsız etmişe benzemiyordu. Yanında da daha önce bakanlıkta gördüğü biri oturuyordu. Adını William olarak anımsadığı seherbazla Bella'nın arasındaki boşluğa geçip tek kolunu bar'ın soğuk mermerine dayadı. Ona doğru bakan barmene :

"Vodka, portakallı."

dedikten sonra Bella'ya kaçamak bir bakış attı. Bu dükkanın sahibi olduğunu gayet iyi biliyordu. Bakalım bugün onu ordan kovmak gibi bir gaflette bulunacak mıydı. Aaron omzunun arkasından yavaşça William'a baktı ve onun kızgın bir boğayı andıran bakışları karşısında sadece gülmekle yetindi. Bakışlarını tekrar barda eğlenen insanlara yöneltti ve bir yandan da gelen içkiden yudumlamaya başladı.

.

Mekâna zamansız bir şekilde dalan Aaron'a sert bakışlar atan William ne kadar öfkeli gözüktüğünü tahmin edebiliyordu. Vodka sipariş veren Aaron tamda Bella'yla arasına oturmuştu. William içinden küfür ederek Aaron'un içkisini yudumlamasını seyretti. Ne kadarda kibir doluydu öyle! Yani kral benim havasındaydı biraz. William Aaron'un diğer tarafına, Bella'nın yanına geçtikten sonra ikisinin ortasına oturdu. Barmenden viski istedikten sonra Aaron'a döndü. Yan yana oturmuş, içkilerini yudumluyorlardı. Olaylara anlam veremediği anlaşılan Bella da onları seyretmekle yetindi. William Bella'nın duymayacağı bir şekilde Aaron'un kulağına eğilerek fısıldadı. "Tanrı aşkına West! Koca Hogsmeade'de başka mekân bulamadın mı?! Burada kız arkadaşımla biraz takılıyoruz." Pis pis sırıtan Aaron William'ın sinirden deliye dönmesine neden oluyordu. Bu adam dayısının namıdiyar dostu, aynı zamanda düşmanıydı. Yani ona nasıl davranacağı konusunda pek bir fikre sahip değil gibiydi. Yanında oturan Bella'da kendine içmek için birşeyler almıştı. William tekrar Bella'ya döndü ve onun eşsiz yüzünü incelemeye koyuldu. "Bugün çok daha güzel görünüyorsun." Bu sözcüğü sarfetmesinden sonra ağzından küçük bir parça gülme kaçıran ve ardından kendini tutan Aaron resmen kirlilik yapmıştı bu güzelim romantik anda... William saçlarını geriye doğru atarken tekrar Aaron'a doğru döndü. "Senin işin gücün yok mu West?!" Tekrar Bella'ya dönerken William'ı kaale almayan Aaron içkisini yudumlamaya devam ediyordu. William yüzüne bir yumruk geçirmemek için kendini zor tutsada biraz sabretmeliydi. Yani Aaron gitmek isteyene kadar olan bir süre zarfıydı bu...

Kapı herzamanki gıcırtısıyla açıldı. Karşısında hiç unutmayacağı yüze sahip olan William vardı. Gülümseyerek yaklaştı William.

"Günaydın güzelim!"

Bella şaşkın bir şekilde William'a bakıyordu. Onun teklifini kabul etmemişti ki... Bella'nın yapısı bu değildi,her ne kadar William hoş biri olsa da... Belki de William'ı Bella'dan uzaklaştıran buydu. William birden Bella'ya doğru yaklaştı ve elini beline dolandı. Bella en fazla olabileceği kadar şaşkın bir biçimde uyuz uyuz baktı William'a. En son olmasını istediği şey olmuştu. Dudaklarında bir ıslaklık hissetti. Neyse ki kısa sürmüştü ve dudaklarını çekti William. Elini birden cebine götürdü William,Bella hala William'ın ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Kırmızı bir gül çıkarıp,Bella'ya uzattı William.

"Bu gül, hayatımı anlamlı kılan dünyalar güzeli kıza!"

Bella böyle şeylerden nefret ederdi. William'ın da bunu bilmesi gerekiyordu. Romantik olmak,güller,iltifatlar... Pek Bella'ya göre değildi. Tabiki güzel bir şeydi ama Tom bunu ona unutturmuştu. Lanet olasıca Tom! Herşey onun yüzündendi. Oturup düşündüğünde,şimdiki haliyle eski hali arasındaki farkları anlamak çok da zor değildi. Bir cevap vermesi gerektiğini anlayıp konuşmaya başladı;

"Böyle şeylerden hoşlanmadığımı biliyorsun..."

Yavaşça bara ilerlediler. -Daha doğrusu zorla gitti diyebiliriz- William Bella'nın ellerini sıkıca kavradı. N'apıyordu bu adam? Genellikle böyle davranan Bella olurdu ve onun rolünü çalanlardan hiç hoşlanmazdı. William'ın sesiyle doğruldu.

"Nasılsın aşkım!"

Aşkım mı? Yok daha neler? Birazdan evlenme teklif etseydi bari... Hiç duymamış gibi yaparak geçiştirdi kendince. Kendi kendine düşünürken kapıdan içeri biri girdi. Adamı süzmeye aşağıdan başladı. Aşağıdan yukarıya süzdüğünde,adamın tanıdık olduğunu anladı. Kimdi peki? Hmm.. A-ar? Aaron! Ha,evet Aaron'du heralde... Fiziğin unutulması mümkün değildi ama Bella her gece başkasıyla tanışıyordu. Gözlerini kısarak yavaşça alnını kaşıdı. Ah yoksa gelen bir superhero'muydu? Öyle olmasını umarak bakabildiği en tatlı şekilde -en etkili yöntem- baktı Aaron'a. Aaron yanlarına gelerek,ortalarına oturdu. Bella şükretti Tanrı'ya. Yüzüne olabildiğince rahatlamış bir gülümseme yayıldı. Aaron ağzını yavaşça aralayıp,olabileceği kadar mükemmel kadifemsi ses tonuyla konuşmaya başladı;

"Vodka, portakallı."

Bella,Joel'a çabuk olması için eliyle işaret yaptı. Bella Aaron'un bakışına karşılık ağzının sol tarafını yavaşça açıp,Aaron'a göz kırptı. Bu sırada Joel hızlıca vodkayı doldurduktan sonra masaya bıraktı. Yüzünü William'a çevirdiğinde gördüğü tek şey kasılmış bir alındı. Sinirle bakıyordu William. Bu ortam onu germişti,önündeki birayı bitirmişti. Gidip kendine bir viski doldurdu ve yavaş adımlarla döndü masaya. Geldiğinde duyabildiği tek şey;

"Bugün çok daha güzel görünüyorsun."

olmuştu. Tabiki güzel görünecekti. O makyaj malzemelerini boşuna almamıştı ya. Yine de çok umrundaymış gibi yaparak gülümsedi yavaşça. Aaron gülümsemişti. Bella da kendini tutamayıp,gülmüştü. Elini ağzına götürerek,güldüğünü belli etmemeye çalıştı. William tekrar konuşmaya başladı;

"Senin işin gücün yok mu West?!"

Bella Aaron'un konuşmasına izin vermeden söze atıldı;

"Ben bir sakınca göremedim William,hoş geldin Aaron."

Ardından muzurca gülümsedi. Belki bugün William'a fazla sert davranıyordu ama amacı sadece ilk baştaki şaşkınlığını gidermekti.

"Tanrı aşkına West! Koca Hogsmeade'de başka mekân bulamadın mı?! Burada kız arkadaşımla biraz takılıyoruz."

Aaron başını yavaşça iki yana salladı gülümseyerek ve vodkadan bir yudum daha aldı. Ardından tam Bella'ya dönmüş iki çift laf edecekken William'ın aralarına geçişini izledi. William'ın bu çabaları Aaron'a inanılmaz bir keyif veriyormuş gibi görünüyordu.

"Senin işin gücün yok mu West?!"

Aaron sadece gülümsemekle yetindi çünkü cevap çok gecikmeden gelmişti.

"Ben bir sakınca göremedim William,hoş geldin Aaron."

Aaron alt dudağını Bella'ya göre tahrik edici bir şekilde ıssırdı ve o harika gülümsemesiyle dudaklarını yavaşça aralayıp :

"Hoşbuldum."

diye fısıldadı. Bella geldiğinden beri onu süzüyordu. Aaron'a göre bir problem yoktu, yani neredeyse yoktu. Ama William'ın bundan aşırı derecede rahatsızlık duyduğu çok belliydi. Bluzünün kollarını yavaşça sıyırdı Aaron. Böylece kolundaki kaslar daha belirgin oluyordu. Bugün oraya Bella'yı baştan çıkarmak için gelmemişti ama gelmişken de biraz eğlenmek istiyordu. Eliyle saçlarını dağıttı ve ardından biten vodka bardağını tekrar barmene doğruldup ona parmaklarıyla " 3 " diye işaret etti. Birkaç saniye sonra önlerinde üç portakallı vodka duruyordu. Bir tanesini aldı ve çekici gülümsesine eşlik eden gamzeleriyle Bella'ya baktı. Bir yandan da William'a "Tek yanlışında seni o gamzelere gömerim." dercesine bakıyordu sanki. Kadehi yavaşça havaya kaldırdı ve :

"Sağlığınıza."

diye fısıldadıktan sonra vodkadan koca bir yudum aldı. Arından da kadehde yüzen portakal kabuklarına bakmaya koyuldu.

Aaron alt dudağını ısırdı ve en muhteşem şekilde gülümsedikten sonra;

"Hoşbuldum."

diye fısıldadı. Bluzünün kollarını yavaşça sıyırdı. Sanki bütün bunlar Bella'yı delirtmek için yapılıyor gibiydi. Yanında William varken kendini çok zor tutuyordu açıkçası. Nisbeten yapıyordu heralde Aaron bunu. Ama bu hiç hoş birşey değildi. -Şimdilik- Gösterisine devam etti,eliyle saçlarını dağıttı. Bella dilini ısırmıştı. Dikkatini farklı şeylere çevirmeye çalıştı. -Her ne kadar beceremese de çalıştı- Hatta William'la ilgilenmeye kadar gitti. Aaron vodkasını bitirmişti,Joel'a parmakla vodka getirmesini işaret etmişti. Bunu anlamak için buranın sahibi olmaya gerek yoktu,anlamak zor değildi. Joel elinde üç vodkayla geldi ve yumuşakça bıraktı vodkaları masaya. Aaron vodkalardan bir tanesini aldı. Bella her ne kadar Aaron'a bakmamak için kendini tutsa da onun Bella'ya baktığını farketmişti. Bakışlarını daha fazla kaçırmadı ve direk Aaron'un gözlerine baktı. Bir yandan da William'ı kırma korkusu yaşıyordu,Bell onu sadece arkadaş olarak görüyordu. Aaron kadehini yavaşça havaya kaldırdı ve konuşmaya başladı;

"Sağlığınıza."

Bella nazikçe gülümsedikten sonra ince bardağı eline aldı ve yudumlamaya başladı.

"Bir daha buraya gelmezsin sanıyordum..."

dedi yavaşça Bell. Büyük ihtimalle William neden gelmeyeceğini soracaktı ama o anki tek amacı nedenini öğrenmekti. William'ı dinlemek değil...

Out: William sıra sende.^^

"Sağlığınıza." William Aaron'un nasıl kafasını gözünü dağıtırım diye düşünürken bu sözcükle irkildi. O da bardağını havaya doğru kaldırarak eşlik etti fakat dişlerini sıkmış bir şekilde oluyordu. Ayrıca alnının ortasında birleşen çatık kaşlarıyla da Aaron'un yapmaya çalıştığı bu ahlâksız tutumdan rahatsız olduğunu, gıcık kaptığını belli etmek istedi. Galiba Bella ve West arasında biraz eskiye dayanan bir ilişki(!) vardı. Ama William geçen sefer Bella'ya sarkanlar gibi ya Azkaban'a bahane bir sebepten bir haftasını yiyecek ya da herkesin önünde işkence edecekti. Bunları düşünürken karşısındaki adamın, yani dayısı Emanuél'in namıdiyar dostu ve düşmanı olduğu aklına geldi. İçindeki öfeyi biraz da "Bir daha buraya gelmezsin sanıyordum..." cümlesi arttırmıştı. İçinden küfrederek olanları seyretmeye koyuldu. Ardından Bell'in duyamayacağı bir şekilde tekrar Aaron'a döndü. "Şu anda ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum West! Ama bu kızın peşini bırak. Yoksa sonu hiç iyiye gitmeyecek bu konuşmanın..." Ardından Bella'ya dönerek birazda onunla ilgilenmek istedi. Kolunu hafifçe omzuna atıp saçlarıyla oynamaya başladı. Bugün biraz soğuk oldukları kesindi. Yani birkaç gün önceye bakılırsa! William bu sefer ikisininde duyacağı şekilde konuşacaktı. Viskiyi kafasına götürdükten sonra "Ee..Nereden tanışıyorsunuz!" Ardından bardağını tezgâha sertçe vurarak barmenden tazelemesini istedi. Daha sonra bakışlarıyla ikisinide süzmeye devam etti. İş çığrından çıkarsa önleyebilmek için tetikte bekliyordu....

"Şu anda ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum West! Ama bu kızın peşini bırak. Yoksa sonu hiç iyiye gitmeyecek bu konuşmanın..."

Aaron sakin ve soğukkanlı bir şekilde William'a döndü. Gözlerindeki her zerreceği tek tek süzdükten sonra kan kırmızısı dudaklarının arasından sadece William'ın duyabileceği bir tonda kelimeler döküldü. Aslında şimdi söyleyeceği şey çok umrunda değildi ama bakanlıkta sızmalar olmasının da hoşuna gitmiyor değildi.

"L'azienda'ya geçtiğini biliyorum William."

Bir süre daha onu tehdit edici bir şekilde baktı Aaron. Barın ışılarından olsa gerekti ki belirgin elmacık kemiklerinin altında birer gölge oluşmuştu. Kehribar rengi gözleri ise onlara eşlik ediyordu. Dudaklarını yavaşça oynattı ve :

"Dayının izinden gitmek akıllıca değil."

dedi Emanuel'i kastederek. Ardından kiraz rengi dudaklarının kenarındaki kıvrımlar belirleşti ve Bella'ya döndü. Bir süre gözlerine baktı. İçkisini sol eliyle yavaşça mermer masada döndürdü ona bakarken. Yavaşça dudaklarının arasında döktü vodkasını. Sonra tekrar ona odaklanarak :

"Dönmemem için bir sebep göremedim."

diye fısıldadı William'ın da duyacağı bir tonda. Gizliliğin o an için bir gereği yoktu. Ardından William'a arkasını dönmenin o durumda bile kabalık olduğunu düşündü ve ikisinin de yüzünün bir yarısını görebileceği şekilde barda eğlenen büyücülere dikti gözlerini. Diskonun göz alıcı ışıkları onun beyaz teninde raksediyordu adeta.

"L'azienda'ya geçtiğini biliyorum William." William bunun üzerine alaycı sırıtmasını takınmıştı. Aaron'un bunu Bella'dan gizlemeye çalışması oldukça gülünç geliyordu çünkü. William'ın bu sırıtması ufak bir gülümsemeye dönüştükten sonra elleriyle dağınık saçlarını düzeltti. Tam birşey söyleyecekmiş gibi oldu fakat Aaron ondan önce söze girmişti. "Dayının izinden gitmek akıllıca değil." İşte bu büsbütün kahkaha atmasına neden olan sözcüktü. Ama bu kahkahası psikopat bir biçimde nefret dolu bakışlara dönüşmüş, dişlerini gıcırdatacak şekilde sıkmasına neden olmuştu. "Yine 'Bay Ajan' iz üstünda ha! Bu durum seni tatmin mi ediyor West?! Yoksa küçüklükten kalan kahraman olma isteğin mi seni zorluyor?!" Bu sözcükler kesinlikle Aaron'u kızdıracaktı. Yani William tanıyorsa kesinlikle kızardı. Bu da William'ı istemsiz bir tatmin duygusuna sürüklemekten başka hiçbir işe yaramazdı. "Dönmemem için bir sebep göremedim." William'ı bu düşüncelerden Aaron'un Bella'ya söyledikleri alıkoymaya yetmişti. Bunun üzerine bar tezgâhına doğru uzattığı elini Aaron'un göreceği şekilde yumruk hâlinde sıktı. Diğer elinde duran viski kadehini kafasına diktikten sorna mekânın ortasına savurarak parçaladı. Bu davranışı bütün barın ilgisini çekmeye yetmişti. Ardından oturduğu bar taburesinden fırlayarak herkesin duyacağı şekilde bağırdı. "Lanet olası canını seven defolup gitsin!" Masalarında oturanlar korkuyla yerlerinden kalkıp kendilerini Hogsmeade sokaklarına attılar. William tekrar bara doğru döndüğünde kızgın bakışlı Bella'ya sadece böyle istisnai durumlarda beliren tebessümüyle baktı. Ama asıl gördüğü tepkisiz bir şekilde içkisini yudumlayan Aaron'du. "Evet West! Benim gözüm çoktan açıldı. Tabii başkalarınında... Bu bilgiyi bilmen beni işimden etmeye yaramıyor. Yukardaki dostlarımız(!) bunu engelleyebilecek konum ve mevkiideler." Ardından tekrar kalktığı yerine oturdu ve o da tepkisiz bir şekilde yeni gelen içkisini yudumlamaya devam etti. Aaron'un ne diyeceğini tahmin etmeye çalışarak, bir yandanda Bella'nın saçlarıyla oynayarak Aaron'un tepkisini bekledi...

Aaron, Bella'yla olan bakışmalarını sürdürürken tezgahta yumruk haline getirilmiş bir el gördü. Bu ikisinin de alaycı bir şekilde gülümsemesine neden olmuştu sadece. Ardından tekrar Bella'ya döndü ve bir cam kırılma sesi duydu. Sesi duymalarına rağmen ikisi de bakışlarını birbilerinden ayırmamışlardı.William'ın öfke dolu haykırışı bile Aaron'un istifini bozmasına sebep olamamıştı.

"Lanet olası canını seven defolup gitsin!"

Aaron tepkisiz bir şekilde büyücülerin bardan koşarak çıkışını izledi. Tam barmenden içkileri tazelemesini isteyecekti ki onun da büyücülerle birlikte barı terkettiğini farketti. İçinden :"Hep yalnış adamlarla çalışıyorsun Bella." diye düşündükten sonra kendi içkisini kendi tazeledi. Ardından Bella'nınkinin de bittiğini farkedince ona da bir kadeh vodka doldurup siyah mermerde kaydırarak önüne itekledi. Ona kaçamak ve baştan çıkartıcı bir bakış attıktan sonra tekrar William'a döndü. Biten kadehine baktı ama alaycı bir gülümsemeyle onunkini doldurmadı ve vodkasını alıp yudumlamaya başladı. Ardından William, Bella'nın yanına geçmiş ve ipeğimsi saçlarıyla oynamaya başlamıştı. Aaron, William'ın bu aciz çırpınışlarını büyük bir keyifle izlerken Bella'nın saçlarını diğer tarafa atmasıyla kahkahayı basıverdi. Gülünce hep dudaklarının iki yanındaki çukurlar belirginleşir ve gözleri kısılırdı. Başını iki yana salladı ve mermerdeki içkiyi döndürmeye başladı tekrar. William'ı daha çok utandırmak istemezmiş gibi bir hali vardı. Karanlık taraf destekçisi bile olsa o da bir insandı sonuçta. Buna şahit istese de ... Aaron iyi polis rolünü oynmayı bıraktı ve başını çok yavaşça eğip, kirpiklerinin ardından baygın bir şekilde delici bakışlar atmaya başladı Bella'ya. Ona bakıyor olabilrdi ama zihninde William'ın dediklerini değerlendiriyordu. "Evet West! Benim gözüm çoktan açıldı. Tabii başkalarınında... Bu bilgiyi bilmen beni işimden etmeye yaramıyor. Yukardaki dostlarımız(!) bunu engelleyebilecek konum ve mevkiideler." Bu adam kör müydü ? Bakanlığın en etkili yerlerinde dostları vardı Aaron'un. Öyle ki tek mektubu yeterliydi onu işten attırabilmek için. Ama William'ın bu tür riya düşüncelerle meşgul olması onu eğlendiriyordu. Eğlenmekten de öte ona değişik bir haz veriyordu ! Aaron buraya gelirken bilerek Bella'nın en sevdiği parfümü sıkarak, füme rengi blüzünü giymişti. Ve zayıf noktasını da bildiği için üstündekinin kollarını sıyırmış kaslarının görülmesine yol açmıştı. Üstündekini dar seçmesinin nedeni de göğüs kaslarının gövdesinde bir bombe oluşturmasını istemesiydi. Tüm bunları onun için mi yapmıştı, yoksa William'ın da bu çorbaya bir katkısı var mıydı ? Aaron hiçbirşey demeden Bella'ya bakmaya ve William'ın öfke kusan bakışlarına maruz kalmayı sürdürdü. Ardından bardağına hiç bakmadan havaya kaldırdı ve "Sağlığına." dercesine havaya doğru itti ve ardından koca bir yudum aldı. Kadehi dudaklarından çektiğinde içkinin etkisiyle daha da kırmızılaşmıştı dudakları. Yüzüne o mükemmel gülümsemesini yerleştirdi ve ona bakmaya devam etti.

Bella sol kaşını kaldırmış onları öylece izliyordu. Birden William kolunu hafifçe Bell'in omzuna atıp,saçlarıyla oynamaya başladı. Bell bugün çok soğuk davranıyordu William'a... Neden olduğunu bilmiyordu ama karşısında Aaron gibi bir adam varken bunu düşünemezdi değil mi? Tepkisiz kalarak,Aaron'a *rahatsız edici* bakışlar atmaya devam etti. Tam içkisini dikerken William konuşmaya başladı;

"Ee..Nereden tanışıyorsunuz!"

Bell'in zaten başı ağrıyordu. William'ın bu soruna cevap veremeyecek kadar yorgundu ve yalanlar uyduramayacaktı. Tabiki gerçeği de söylemeyecekti ama susmak en iyisiydi. -Şimdilik- Ardından bardağını tezgâha sertçe vurarak barmenden tazelemesini istedi William. Bir yandan da ikisini de süzüyordu. İğneleyici bakışlar hiç hoş değildi ama Aaron'un muhteşem suratına bakarken asla konuşamazdı. Denese bile kelimelerin yeri değişik olurdu,saçmalamamak için sustu.

Aaron'u incelemeye devam etti. Dedikleri hiçbir şeyi duymuyordu. -Duymaya uğraşmıyordu,işine gelmiyordu denilebilir.- Aaron da bakışlarını Leia'ya çevirip konuşmaya başladı;

"Dönmemem için bir sebep göremedim."

Tek duyduğu şey bu olmuştu. Yüzünde istese de istemese de serserice ve sinsi bir gülümseme belirdi. Bu karar Bella'yı -nedense- hiç rahatsız etmemişti.

"Hmm,peki."

* * *

"Lanet olası canını seven defolup gitsin!"

sesiyle irkildi birden. Ne kadar mutluydu halbuki kendi dünyasında Aaron'u incelerken. Fizik olayı bitirmişti zaten,Bella gibi ruhsuz bir kızın bakabileceği tek yer oraydı. Birden çığlık sesleri belirdi dükkanda... Joel dahil herkes kaçmıştı. Bella sinir dolu bakışlarla William'a dönerek konuşmaya başladı;

"Hey,William. Terör estirmek için kendine başka bir yer bulur musun?"

Saçlarını William'ın ellerinden kurtardıktan sonra ipeksi saçlarını topuz yaptı. Üzerine şu muggle malı olan tokalardan takmıştı. Muggle'ları sevmiyordu ama icatları vazgeçilmezdi. Yavaşça alt dudağının sol kısmını ısırdı. Bu olat gerçekten de sinirlendirmişti Bella'yı.

Vodkası bitmişti,bağıracak bir Joel de yoktu... Aaron birden ayaklandı,Bella gideceğinden şüphelenmişti ama ikinci kez çekip gidemezdi. Sandığı gibi de olmadı... Kendine ve Bella'ya vodka doldurduktan sonra Bella'nın vodkasını mermer zeminde kaydırarak Bella'nın önüne sürdü. Bella nazikçe gülümsedi. Bu hareket Bella'nın artistliklerinden biriydi ama Aaron da bu konuda pek fena sayılmazdı. Vodkasını yavaşça yudumlamaya başladı. Başını sağa çevirdiğinde Aaron'un yerine oturduğunu farketti. Ayrıca William'ın da önünde sadece boş bir vodka bardağı vardı ama ikisi de kalkıp,doldurma mecburiyeti duymadılar.

Bella burnuna gelen kokuyla adeta mest olmuştu. Başı dönmüştü ve bayılacak gibiydi. Bu baharat kokusu Bell'in en sevdiği erkek kokusuydu. Bu kokuyu William sürmüş olamazdı,içeride de kimse yoktu yani Aaron'dan başka seçenek kalmıyordu. Burnuna o muhteşem kokuyu çekmeyi bitirdikten sonra gözlerini yeniden Aaron'a çevirdi. Sanki Bella'ya inat yapıyordu herşeyi. En sevdiği blüzü giymiş ve kollarını sıyırmıştı. -Kaslara bak be!- Ardından Aaron bardağını havaya kaldırdı ve ardından koca bir yudum aldı. Kiraz rengi dudakları iyice kırmızılaşmıştı. Yine mükemmel bir şekilde gülümsemişti.

Bella yavaşça Aaron'un yanına yaklaşarak,kulağına eğilerek fısıldadı;

"Birileri beni kışkırtmaya mı çalışıyor?"

Bunun yanıtını biliyordu ama amacı sadece bunu Aaron'un da kabul etmesiydi. Sanki William'ın yanlarında olduğunu unutmuştu. William bu yakınlaşmadan rahatsız olmuş gibiydi,kin dolu bakışlarla Aaron'a bakmayı sürdürdü. Hiçbir şeyin ne Aaron'un ne Bella'nın umrunda olduğunu anlamak zor değildi. Bütün çocukluğunda özgür olmayı istemişti. Artık yetişkindi ve ne isterse yapabilirdi. Eliyle yavaşça akmak üzere olan göz kalemini sildi. Baya kurumuştu ama gözleri çoktan kızarmıştı.

Out: Burak bak yine kısa oldu.

"Hey,William. Terör estirmek için kendine başka bir yer bulur musun?" William Aaron'un bu anlamsız kadeh kaldırma dizininin bir halkasına daha katlandıktan sonra Bella'nın bu sözüne sadece gülmekle yetindi. Gerçi Aaron'la aralarında geçenden pek memnun olmasada -gerçi Bella istisnai bir durum- kadınlar konusunda agresif ve sinirli olmazdı. Sadece bu yakınlığı kesmek için değil, West'inde aklını başına toplaması için Bella'yı çenesinden çok sıkı kavrayarak kendine doğru çekti. Bu durumda Aaron'un asa çekmesi muhmetemeldi fakat William söyledikleriyle onun asasını yerine koymaya çalışacaktı. "Hangi taraftan olduğunu unutma güzelim! Burası da bizim mekânımız, orası da..." Ardından öfkeli kızı dudaklarından öptükten sonra hareket edebilmesine olanak verecek şekilde bıraktı. Aaron'un bunu duyduğunda ne yapacağını çok merak ediyordu bir yandanda. Ardından bar taburesinden kalkarak barın ortasına doğru birkaç adım attı. Ayağındaki çizmeler epeyce bir takırtı yapıyordu doğrusu. Mekânın ortasına geldiğinde arkasını dönerek Bella ve Aaron'a doğru seslendi. "Siz ve sizin aranızda geçenler-geçecekler umrumda değil. Sadece şunu söyleyebilirim. Aaron, sokağın başını ve diğer sokakları adamlarımız tutuyor. Yani burada 'Kral benim' i oynaman hiç de yararına olmaz. Ve güzelim, bir gece üzerinde bir 'L' işaretiyle ölü bulunmak istemiyorsan tavırlarını ve bu tavırlar doğrultusunda yakınlaştığın kişileri doğru seç! Bu arada Aaron'a yaptığın cilveler ve kurlar bittiyse yukarda bir odaya veya bana gidelim mi?" Bu son sözleri bütün hissettiklerini yansıtmıştı heralde. Belki bunlar Aaron'u taşlaşmış formundan kurtarabilirdi. Zaten kurtaracaktıda... Yanlızca şu Bella'ya söylediği son sözcükler iyi gitmemişti. İçinde bunun 'Pişmanlık' olduğunu farkedemediği bir duygu bir an için belirivermiş, fakat 2-3 saniye geçmeden kaybolmuştu. Ama bu hiç de umrunda değil gibiydi doğrusu. Yüzünde bir sırıtışla bekliyordu sadece...

"Birileri beni kışkırtmaya mı çalışıyor?"

Aaron kulağına bunları fısıldayan Bella'nın kokusunu yavaşça içine çektikten sonra eliyle -ama koluyla değil- onun belini dokunup, nerdeyse dudakları onun kulak memesine değecek şekilde fısıldadı.

"Başarılı olduğuma sevindim."

Elini ve başını ondan uzaklaştırmıştı ama Bella hala aynı yerde duruyordu. Aaron büyüleyici bakışarıyla onu süzmeye devam etti. Ardından bakışlar barda bir o yana bir bu yana dolanan William'ın gülünç sözleriyle yarıda kesildi.

"Hangi taraftan olduğunu unutma güzelim! Burası da bizim mekânımız, orası da..."

Aaron bunu duyunca başını öte yana çevirip sessizce kıkırdadı. Bu adam dünyanın amcasının etrafında döndüğünü düşünüyor olmalıydı. Bu rüyanın onun için bir hayli kısa sürecek olması üzücüydü. Ellerini saçlarına götürüp biraz daha dağıttı. Buna cevap vermek gibi bir katkısı yoktu Aaron'un, Bella'ya bile gülünç gelmişti bu sözler. Gerçek şuydu ki Aaron'un tarafını unutan kişi William'dı.

"Siz ve sizin aranızda geçenler-geçecekler umrumda değil. Sadece şunu söyleyebilirim. Aaron, sokağın başını ve diğer sokakları adamlarımız tutuyor. Yani burada 'Kral benim' i oynaman hiç de yararına olmaz. Ve güzelim, bir gece üzerinde bir 'L' işaretiyle ölü bulunmak istemiyorsan tavırlarını ve bu tavırlar doğrultusunda yakınlaştığın kişileri doğru seç! Bu arada Aaron'a yaptığın cilveler ve kurlar bittiyse yukarda bir odaya veya bana gidelim mi?"

Evet, bu sözler ve o platonik öpücük faslı sadece Aaron'un, eliyle ağzını kapatıp kibarca esnemesine yol açmıştı. Bu adam sanırım kendini birşey zannediyordu. Aaron buraya gelmeden önce çoktan o adamların işini bitirmişti zaten. Civarda sadece yaşlı Emanuel - o da saygısından - ve varsa eski adı David olan azkaban kaçağı vardı. Bu Aaron'u rahatsız etmeyen bir tehditti. Kapıya da bilinçli olarak Ares'i bırakmıştı Aaron, tabiiki hayalbozan büyüsüyle. Aron gülümseyerek Bella'nın William'ı itişini ve William'ın sinirlenişini izledikten sonra alaylı bir şekilde William'a baktı. Neden Aaron'un karşsında bu kadar aciz duruma düşmeye çalışmıştı ki ? Zaten kimin ne olduğu bilinirdi bu mekanlarda. Aaron kalan vodkasını da kafasına diktikten sonra William'a bir göz attı. Yanındaki tabureye bıraktığı gri polarını aldıktan sonra yavaşça Bella'nın yanına süzüldü. O denli yakınına gelmişti ki gözleri arasında sadece birakç santimetre kalmıştı. Bir süre kahribar rengi gözleriyle, onun gözlerine baktıktan sonra tekrar kulağına eğildi.

"Nereye gelmen gerektiğini biliyorsun."

dedikten sonra boynuna narin bir öpücük kondurdu. William'ın hırıltıları eşliğinde onla son bir kez göz göz geldikten sonra kapıya yöneldi. Ares'in büyüsünü kaldırdıktan sonra kapının hemen önünden Bella'yla buluşacakları yere buharlaştı.

William sadece Bella ve Aaron'un arasında geçenleri seyretti. Nedense birkaç dakika önceki öfkesi yerle bir olmuştu. Onların bu yakınlaşmaları esnasında Bella'yı süzerek biraz tahrik olsada tepki vermemeye çalıştı. Sadece onlardan birkaç tabure ötedeki yere geçerek kendi doldurduğu içkisini yudumlamaya başladı. Aaron'un ne düşündüğünü anlayabilmek için göz göze temasla zihinfendarlık denesede adam derin bakışlarıyla Bella ve tezgâh arasında mekik dokumaktan başka birşey yapmıyordu. "Nereye gelmen gerektiğini biliyorsun." Sadece onların arasındaki o yakınlaşmayı seyretti, duygusuz ve tepkisizce... İçten içe bir olay çıkartmak istesede West oldukça profesyonel davranıyordu. William kadehini kafasına götürmeden önce havaya kaldırarak "Mutlu çiftin şerefine! Seninle daha işim bitmedi güzelim..." diye bağırdı. Yüzünde nedense bir sırıtış vardı bir türlü silemediği. Galiba bu Bella'yı bir gece ziyarete geldiğinde neler yapacağını düşündüğü için oluşan bir tepki ya da duyguydu. "Seninle hâlâ sorunum yok ortak! Sadece dayımın hatrına biraz sürtüşeceğiz..." Aaron'la aralarındaki bu gizemli diyalogları bazen William bile anlayamıyordu. Yani abuk sabuk cümleler söylesede mesajın yerini bulacağı kesindi. Buharlaşan Aaron'un ardından boş bardağını yere çarparak kırdı. Bunu neden yaptığını bilmiyordu ama yapmıştı. Yerinden kalkarak gitmek üzere olan Bella'yı kolundan yakalayarak kendine doğru çevirdi. Ardından dudaklarına uzunca bir süre yapıştı. "Toplantıda görüşeceğiz bebeğim!" Soluk soluğa bir şekilde bunları söyledikten sonra kendi de kapıyı kırarcasına savurdu. Biraz ilerlerdikten sonra da soğuk gökyüzüne karıştı...

Aaron eliyle Bella'nın beline dokunup,yavaşça fısıldadı;

"Başarılı olduğuma sevindim."

Elini Bella'nın ince belinden çekmişti ama hala etkileyici bakışlarıyla Leia'yı süzmeye -yakmaya de sen ona- devam ediyordu.

Birden Bella'yı çenesinden çok sıkı kavrayarak kendine doğru çekti William. Ardından konuşmaya başladı;

"Hangi taraftan olduğunu unutma güzelim! Burası da bizim mekânımız, orası da..."

Ardından Bella'yı dudaklarından öptükten sonra bıraktı onu. Onun bırakması iyi olmuştu yoksa Bell olay çıkaracaktı.

"Hangi tarafta olduğumu senden çok daha iyi biliyorum William. Senin gibi bu konularda oyun oynamıyorum. Ayrıca bu mekanı sana verdiğimi hatırlamıyorum!"

dedi sinirle. O an muggle dersi olan kimyadaki patlama olayları aklına geldi. Sinirden patlayacaktı adeta. Kendi özgürlüğü kısıtlanamazdı,hele bir erkek tarafından...

Ardından bar taburesinden kalkarak barın ortasına doğru birkaç adım attı William. Ayağındaki çizmelerin yaptığı takırtı bütün sessizliği bozuyordu. Üç Süpürge'nin tek özelliği ise sessizliğiydi ve Bella en çok bunu severdi. Bu özelliğin bozulması pek sinir bozucuydu doğrusu. Barın ortasına geldiğinde arkasını dönerek Bella ve Aaron'a doğru seslendi William.

"Siz ve sizin aranızda geçenler-geçecekler umrumda değil. Sadece şunu söyleyebilirim. Aaron, sokağın başını ve diğer sokakları adamlarımız tutuyor. Yani burada 'Kral benim' i oynaman hiç de yararına olmaz. Ve güzelim, bir gece üzerinde bir 'L' işaretiyle ölü bulunmak istemiyorsan tavırlarını ve bu tavırlar doğrultusunda yakınlaştığın kişileri doğru seç! Bu arada Aaron'a yaptığın cilveler ve kurlar bittiyse yukarda bir odaya veya bana gidelim mi?"

William gerçekten çok sinir bozucu olmuştu ama Bell ile Aaron sadece gülüyorlardı. Kendini rezil etmekten başka birşey yapmıyordu. Sinirle konuşmaya başladı;

"Niye umrunda olsun ki? Ayrıca ben kendi kararlarımı kendim verebilecek seviyedeyim. Bana annemmiş gibi davranmayı kes! Bu arada bu iğrençlikle yatacağım son kişi sen olursun! Hatta öldürsen bile yapmam bunu."

William mı onu öldürecekti? Ay çok saçma geliyordu. Geldiğinde sulanan William'dı Bella değil. Hangi hakla böyle tehditler savurabiliyorduki?

Aaron ise tabureye bıraktığı gri polarını aldıktan sonra yavaşça Bella'nın yanına süzüldü. Sanki gereğinden fazla yakınlaşmışlardı. Biraz o muhteşem gözleriyle Bella'nın gözlerine baktıktan sonra Bella'nın kulaklarına yaklaştı ve;

"Nereye gelmen gerektiğini biliyorsun."

dedikten sonra Bella'nın boynuna narin bir öpücük kondurdu. Bella muzur bir çocuk gibi gülümsedi. Sol dudağını ısırdıktan sonra Aaron'un kokusunu tekrar burnuna çekti.

William kadehini yavaşça havaya kaldırarak;

"Mutlu çiftin şerefine! Seninle daha işim bitmedi güzelim..."

diye bağırdı. William sinirden -kıskançlıktan- çatlamıştı. Bella sadece kıkırdadı. Bu onu çok güldürmüştü,resmen kendi kendini yiyordu.

"Sağol. Ne işimiz varsa hallederiz Will."

William sinir püskürtmeye devam ediyordu,bir yandan da rahatmış gibi görünmek için yalandan gülüyordu. Bu numaraları Bella yemezdi kesinlikle.

"Seninle hâlâ sorunum yok ortak! Sadece dayımın hatrına biraz sürtüşeceğiz..."

William korkmuştu besbelli. Böyle olaylarda korkulan kişiye seninle sorunumuz yok denirdi. Hala gülüyordu Bella. William'ın bu kadar korkak olabileceği aklına bile gelmezdi doğrusu.

Boş gözlerle Aaron'un Üç Süpürge'den çıkışını izledi. William ise boş bardağını yere çarparak kırdı. Evet kesin delirmişti William. Bella da sinirleniyordu artık,iş çığrından çıkmıştı... Eliyle yerdeki kırıkları göstererek;

"Tehdit savuracağına,oturmayı kesip şunları toplasana!"

William ruhsuzdu sanki,hiçbir tepki vermedi. Bella da sıkılmıştı zaten. Daha fazla bekletmemesi gerektiğini anlayıp,Aaron'un yanına cisimlenmek için yavaşça ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. William ise Bella'yı kolundan yakalayarak kendine doğru çevirdi. Ardından dudaklarına uzunca bir süre yapıştı.

"Toplantıda görüşeceğiz bebeğim!"

Bella William'ın dudaklarından ayrıldıktan sonra elini ağzına götürüp,kafasını yere doğru eğdi. Cidden midesi bulanmıştı artık. Zorla da güzellik olmazdı ki...

"Görüşmek zorundayız galiba..."

Umutsuzca saçlarını açarak,tekrar topuz yaptı. William kapıyı kırarcasına savurduktan sonra dışarı çıktı. Bella derin bir oh çektikten sonra hızlıca malikaneye cisimlendi. Üzerine düzgün birşeyler giydikten sonra Aaron'un yanına gidecekti...

» Newell Ailesi(Yeni)
» *** Miselya Hotaru Talsia Takai *** ( Yeni Lejant )