Gül bahçesi...

Kısa süreli özgürlüğün ferah kokusu...
İrili ufaklı birbirinden güzel gülleri koklarken aklından bu düşünce geçmişti Pearl'ün. Birkaç saatliğine de olsa okul dışına çıkabilmek, her ne kadar şatoyu çok sevse de iyi gelmişti ona. Hiçbir zaman aynı ortamda iki günden fazla kalabilmeyi başaramayan bir kız için çok fazlaydı bütün bunlar.

Güzel bahçeyi biraz daha inceledi. En az bin yıllık ağaçlar, sonbaharın etkisiyle sararıp düşmüş yapraklar ve bir bank... Sanki oraya Pearl için bırakılmıştı.

Askısız kırmızı elbisesini düzelttikten sonra banka oturdu. Elinden geldiğince abartısIz giyinmeye çalışmıştı. Doğal ve sade. Neredeyse beline inen koyu kestane rengi saçlarınıysa tamamen salmış, rüzgarın etkisiyle açık kalan boynunu kapatmasına izin vermişti.

Balo Salonu'na uğramayı pek düşünmüyordu. Zaten Johnson Ailesindne çok fazla kişiyi tanığı da söylenemezdi. Blake'in de partiye davet edildiğine dair duyumlar almıştı fakat etrafta ne Jack'ten ne de Blake'ten eser dahi yoktu.

Yanına gelen ateş böceklerini farkedince gülümsedi Pearl. Işık saçan her varlığa sempati duyuordu. Karanlığı aydınlatan, mutluluk veren. Kei'ye de bu yüzden aşıktı işte. Onu mutlu ettiği, hayatını aydınlattığı için...

Çok küçükken annesinden dinlediği bir şarkının müziği duyuluyordu balo salonundan. Dayanamadı ve eşlik etti Pearl;

"Take my hand, take a breath
Pull me close and take one step
Keep your eyes locked on mine,
And let the music be your guide"

Kei şarkısını bitirmesine izin vermek istedi..Bankın arkasına oturdu ve onun ipek gibi sesini dinlemeye başladı..Üstünde siyah dar kesim bir gömlek ve koyu renk bir kot pantolon vardı..Şarkı bittiğinde ayağa kalkıp alkışlamaya başladı..Fransız bir eleştirmen edasıyla konuştu..
"Bravvo..Bravvo.." ses tonunu değiştirdi ve devam etti "E repertuarında neler var?"

-Henüz profesyonel bir şeyler düşünmediğim için repertuar hazırlamadım!" dedi kahkahalarla.

Yanaklarının kızardığını hissetti Pearl. Sesinin güzel olduğunu hiçbir zaman düşünmemişti. Ama Kei etkilenmişe benziyordu işte!

Gözlerini hafifçe kısarak sevgilisini süzdü. Siyah gömleğiyle adeta geceyle bütünleşmişti.Okuldaki erkek avcılarını kolaçan etmeyi aklının bir köşesine yazdı Pearl. Kei fazla yakışıklıydı!

"Hmm..Sen böyle güzel olmaya devam edersen ben çok yakında Hogwarts'dan atılırım.." dedi Keigo gülümseyerek..Pearl'ın yanına gitti ve dudağına bir öpücük kondurdu..
"Çok güzelsin..Herzamanki gibi.."

Öpücüğün etkisiyle afallayan kızın heyecanı biraz daha artmıştı. Yanaklarının pembeden kırmızıya dönüştüğünü hissetmişti şimdi de.

-Olmaaaz!" dedi yüzüne yalancıktan kızgın bir ifade yerleştirerek "Atılamazsın! Sen gidersen ben tek başıma ne yaparım koskoca şatoda!"

Sonra Kei'nin elini kavradı ve bahçenin çıkışını işaret etti. İkisi için de okula dönme zamanı gelmişti.

Kei başıyla onaylayıp hızla kapıya doğru yol aldı..Tam çıkacaklardı ki arkasını dönüp bir daha malikaneye baktı ve Pearl'e dönerek

"Hadi gidelim" dedikten sonra birlikte dışarı çıkıp karanlıkta kayboldular..