Çiftlik

Misafir

Çiftlikte bir tek boynuzlu at, iki hipogrif ve kartal mevcuttur.

Misafir

Brian terastan çiftliğe uçmuştu.Yere yumuşak bir iniş yaptı ve süpürgesini indiği yerde bırakıp tek boynuzlu atın olduğu hangara doğru ilerledi.

Shila'yı uyandırmamak için hangarın kapısını yavşaça açtı ve içerde karanlıkta mavi ışıltılar saçan iki çift ışık gördü.Brian gülümsedi ve içten bir ses tonuyla :

"Gel kızım."

dedi.Unicorn sevincini belirtetn bir ses çıkardı ve koşar adım Brian'ın yanına gelip burnunu onun yüzüne sürmeye başladı.Brian sevinç içinde :

"Shila...Dur artık."

dedi.Unicorn sevgi gösterilerini bıraktı ve bir anda şaha kalktıp tekrar toprağa bastı dört toynağını.Brian iki gözünün arasını yavaşça okşadı ve sırtına atladı.

Unicorn birden rüzgarı andıran bir hızla dört nala koşmaya başladı.Gecenin karanlığında beyaz tüyleri nasıl da uçuşuyordu.Brian'sa kendini bulutların üstünde bir rüyadaymış gibi hissediyordu.

Shila son hızda koşmaya devam ederek Brian'la birlikte gecenin karanlığında kayboldu.

Misafir

Birkaç saat sonra geri döndüler.Brian unicorn'dan yavaşça indi.Karbeyazı tüylerini son bir kez okşadıktan sonra kısık bir sesle:

"Git bakalım biraz dinlen."

dedi.Shila'nın bundan memnun olmadığını belirten sert toynak sesleriyle çiftliğe veda etti Brian.

Misafir

Brian Diagon Yolu'ndan Malikaneye cisimlendi.Yine çifttliğe gitmek istiyordu canı.Hayvanlarla vakit geçirmeyi bir hobi edinmişti.Kendini.Hangarların önüne gitti ve bir ıslık çaldı.Birden kulak tırmalayan bir çığlıkla hangarların birinden bir hipogrif çıktı.Brian kendi kendine:

"İşte yine başlıyoruz.Hey sakin ol !"

dedi sevinçle.Ama hipogrif son hızla ona doğru koşuyordu.Brian geriye doğru adımlar atmaya başladı.

Hipogrifin ayakları yerden kesilldi ve havalandı ancak hala Brian'a doğru geliyordu.Brian hipogrif tam yanında geçerken boynuna sarılıp kanatlarının arkasına atladı ve:

"Pekala John demek oyun oynamak istiyorsun..."

dedi.John bu soruya bir sevinç çığlıyla cevap verdi ve gecenin siyahı arasında kayboldu.

Kafasında binbir düşünce ile yürüyordu Ell. Malikaneden ayrılalı saatler olmuştu. Nereye gittiği hakkında da en ufak bir fikri yoktu. Ayakları kontrolü ele almıştı ve istediği yere sürüklüyordu O'nu.

Saat ilerledikçe hava soğumuştu.Rüzgar sert bir şekilde vurunca yüzüne Arya ceketininin yakalarını kaldırdı ve moraran ellerini ceplerine koydu.

Johnson Malikanesi sınırlarına girmişti ama farkında değildi.İleride bir yerlerde bağıran bir adam vardı. Kendisi gözükmüyordu henüz. Sadece sesi duyuluyordu. Ne dediği de anlaşılmıyordu.

Ve Ell sesin geldiği yere doğru yürümeye başladı.

Misafir

Brian John'un sırtında gecenin perdesinde süzülürken malikaneye giren birini gördü.

"John...Aşağı."

diye fısıldadı Brian.Hipogrif rüzgarın çıkardığı uğultudan daha sessiz bir şekilde malikaneye doğru süzüldü.Brian yavaşça hipogriften indi ve gelen büyücünün arkasından yürümeye başladı.

"Ölüm yiyensin diyeceğim ama onlar genelde bu kadar güzel olmuyor."

dedi Brian gülümseyerek.

Havadaki yaratığı anca yere yaklaştığında farkedebildi Ell. Başka zaman olsa hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmazdı fakat son günlerde kafası çok karışıktı.

Hipogrifin pençeleri zarifçe sert toprağa değmişti ki hayvanın sırtında biri olduğunu gördü. Oradan ayrılmak için arkasını döndü.

"Ölüm yiyensin diyeceğim ama onlar genelde bu kadar güzel olmuyor."

Genç adamın sesini duyunca yüzünü ona doğru çevirdi. İçten bir gülümseme ile cevap verdi.

"Ah, teşekkür ederim."

dedi ve ekledi;

"Tahmin ettiğiniz gibi ölümyiyen değilim."

Misafir

"Brian."

dedi elini uzatarak.Brian kızın güzelliğiyle ve gözündeki saflıkla büyülenmişti adeta.Ama bunu belli etmemeye çalıştı.

Kendisine uzanan eli gülümseyerek karşıladı Arya. Bir adım kadar yaklaştı ve Brian'ın elini sıktı.

"Elizabeth."

Dedi sakin bir ses tonuyla.

Konuşurken doğrudan karşıdaki kişinin gözünün içine bakardı Ell. Bu göz teması ile konuştuğu kişiyi anlayabilirdi. Ama Brian zorlu birine benziyordu. İçindeki duyguları yüzüne yansımıyordu.

Misafir

"Bir şeyler içelim mi ? Üşümüş gibi görünüyorsunuz?"

dedi Brian ve üstündeki ceketi çıkarıp Elizabeth'e uzattı.Gözlerindeki samimiyet Brian'ı ısıtmaya yetiyordu.

"Bir şeyler içelim mi ? Üşümüş gibi görünüyorsunuz?"

Dumanı üzerinde sıcak bir çay geldi gözlerinin önüne. Üşümüştü ve bu teklifi reddetmek istemedi. Brian'ın bakışları ona güven vermişti.

"Neden olmasın. Bu arada sizi daha iyi tanımış olurum."

Konuşurken kendisine uzatılan ceketi alıp üzerine geçirdi yavaşça. Hoş bir parfüm kokusu vardı...

Misafir

Brian gülümsedi ve birlikte malikaneye doğru yürümeye başladılar.

Misafir

Brian Helen'la birlikte malikaneye cisimlendi.Ona göstermek istediği şeyler vardı.Hangarın önüne doğru yürüdü Helen'la el ele.

Onun mavi gözlerine bakarak :

"Hazır mısın hayatım?"

dedi aşk dolu bir ses tonuyla.

Helen Brian'ın gözlerine baktı ve gülümsedi

"Evet..."dedi...

Misafir

Brian tekrar hangara döndü ve tiz bir ıslık çaldı.Önce birkaç toynak sesi duyuldu.Birkaç saniye süren bir sessizlikten sonra hangarın içindeki zifiri karanlıkta bir çift mavi ışıltı görüldü.Birden hangardan bembeyaz bir Unicorn fırladı ve dörtnala Brian'a doğru koşmaya başladı.

Brian bu sahneyi görmeye alışmıştı.Unicorn giderek yavaşladı ve Brian'ın yanına gelip onun etrafında yavaş adımlarla dönmeye başkadı.

Helen Brian'ın yanına gelen Unicorn'a baktı ve

"Çok tatlı..."dedi.Brian'a baktı ve

"Gerçekten güzel bi süprizdi...Burası çok hoş bi yer aşkım..."dedi gülümseyerek Helen Brian'a yaklaştı ve Brian'ın dudağına bi öpücük kondurup

"Seni çok seviyorum..."dedi alçak ve sevecen bi ses tonuyla...

Misafir

Brian Helen'a döndü.Shila'yı ve diğer tüm şeyleri unutmuştu sanki.Ellerini onun yanaklarına götürdü ve tam ona yaklaşmıştı ki Shila boynuzunu hafifçe Brian'ın sırtına batırmıştı.

Brian acı dolu bir feryat bastı ve gülümseyerek :

"Kıskanç at."

dedi dalga geçercesine.Sonra tekrar Helen'a dönüp:

"Ben de sevgilim...Bende."

dedi samimi bir sesle.

Helen Brian'ın birden "Kıskanç at.."dediğini duyunca güldü ve

"Küçük köpeğim gibi seni benden kıskanıyor..."dedi gülerek....

Misafir

Brian gülümsedi ve :

"Hiç umrumda değil ben kaldığım yerden devam ediyorum."

dedi.Sonra da Helen'a yaklaşıp dudaklarını onunkilerle birleştirdi.Uzun süren bir öpücük faslından sonra elinden tuttu ve:

"Biraz yürüyelim mi aşkım ?"

diye sordu.

Helen dudaklarında hissettiği tatlı bi öpücük sonrasında gelen soruya yine tatlı bi şekilde

"Olur yürüyelim..."dedi ve Brian'ın elinden tutarak beraber yürümeye başladılar...